“Araplara ve Müslümanlara yönelik düşmanca söylemleriyle bilinen İspanyol Vox Partisi’nin lideri Santia
“Araplara ve Müslümanlara yönelik düşmanca söylemleriyle bilinen İspanyol Vox Partisi’nin lideri Santiago Abascal’ın, 13’üncü yüzyılda İspanya’da yaşayan Arap bir liderin soyundan geldiği ortaya çıktı. El Espanol gazetesinin yayımladığı habere göre, konuyla ilgili ayrıntılı bir araştırma yapan tarihçi Filomeno Rubia, 1234’te Cuenca’da Hıristiyanlarla yapılan savaşta öldürülen Arap komutan Ebu Haskal’ın, Abascal’ın büyük dedesi olduğunu kaydetti. Ebu Haskal’ın ölümünden sonra oğullarından birinin Hıristiyanlığı seçtiğini, ancak İslâm inancını gizlice koruduğunu belirten Rubia, diğer oğlunun da İspanyollar tarafından öldürülmemek için Fas’a kaçtığını vurguladı.”
BBC Arapça’nın tekrar gündeme getirmesiyle Arap basınının da manşetlerine çıkan 2018 tarihli bu haber önüme düştüğünde, enteresan bir tesadüf eseri, Endülüs’teydim. Kurtuba Camii’ni ziyaret edip Gırnata’ya (Granada) geçmiş, eski Müslüman mahallesi Albayzin sırtlarındaki Gırnata Camii’nden Elhamra Sarayı’nı temaşa edip tarihin derinliklerini teneffüs ve tefekküre dalmıştık. Ara sokaklarında hâlâ İslâm’dan silinmez izlerin bulunduğu Gırnata, Müslümanların Endülüs serüvenine, ihtişamlı başlangıçlara ve hazin bitişlere dair çok şeyler söylüyordu bize. Santiago Abascal’ın -belki bir iddia düzeyinde bile olsa da- hikâyesine benzer sayısız dönüşüm ve karışımlar eşliğinde…
2014’ten bu yana aşırı sağcı Vox’un liderliğini yapan Santiago Abascal, 10 Kasım’da düzenlenen seçimlerde partisini üçüncü sıraya yükseltmeyi başardı. Vox, 350 üyeli parlamentoda 52 sandalyeyle temsil edilirken, oy oranı da yüzde 10’dan 15’e tırmandı. Ana siyasî hedef olarak “İspanya’yı yabancıların ve Müslümanların istilasından temizleme” temasını benimseyen Abascal, seçim kampanyasını İspanya’nın kuzeybatısındaki Covadonga kasabasından başlatmıştı. Abascal’ın iddiasına göre, burası, 711’de İber Yarımadası’nı “işgale” başlayan Müslümanlara karşı 722’de ilk zaferin kazanıldığı yerdi. Oysa tarih kaynakları, böyle bir savaştan hiç söz etmiyor. Endülüs ve Mağrib konusunda Avrupa’nın sayılı uzmanlarından biri olan Francis Ghilès, “Covadonga Zaferi”nin Kral Alfonso (848-910) tarafından uydurulduğunu ve sonraki dönemlerde gerçekmiş gibi kayıtlara geçirildiğini söylüyor.
İspanya’dan Müslümanların tamamen sökülüp atılmasını savunan Santiago Abascal, ülkesinin Mağrib’deki topraklarının ise yılmaz bir savunucusu. Hatta bu konuda, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun oğlu Yair’le sert bir polemiğe bile girdi. Geçtiğimiz mayıs ayında bir tweet atan Yair Netanyahu, İspanya’nın Fas kıyılarındaki kontrol alanlarını (Ceuta, Al Hoceima, Melilla vb.) gösteren bir haritayı paylaşarak, şu notu düşmüştü: “Sevgili Araplar ve Müslümanlar. İşgal edilmiş Arap Müslüman topraklarını özgürleştirmek mi istiyorsunuz? Buyurun size iyi bir başlangıç noktası”. Abascal, tweeti cevaplamakta gecikmemiş, Yair Netanyahu’ya şunları yazmıştı: “Topraklarımıza Müslüman akınını cesaretlendirmeden önce, tarihimizi biraz olsun öğrenmek zorundasın. İspanya, Müslümanlar tarafından istila edildi ve sekiz asır süren bir mücadeleyle tekrar geri alınabildi. Cahil ve boş adamın tekisin. Ve kendi davana da ciddi zarar veriyorsun”.
Resmî rakamlara göre: Toplam nüfusu 46 milyonu aşan İspanya’da 1,8 milyona yakın Müslüman yaşıyor, ki bu da yaklaşık yüzde 4’lük bir orana tekabül ediyor. Müslüman nüfusun yüzde 60’ını ülkeye dışarıdan gelen ve İspanyol vatandaşlığı bulunmayan mülteciler oluşturuyor. Faslılar, 750 bini geçen nüfuslarıyla, ülkedeki en kalabalık Müslüman yabancı grubu temsil ediyor. Sonradan İspanyol vatandaşlığına geçen yabancı kökenli Müslümanların dışında, Hıristiyan-Katolik kökenli olup da İslâm’ı seçen İspanyol sayısının 25 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Anketlere göre İspanyolların yüzde 46’sı ülkedeki Müslüman varlığına karşı olumsuz tavra sahip.
Tarihte İspanya topraklarının İslâm fetihlerine açılmasında kritik bir rol oynayan Mağribli Müslümanlar, bugün de Endülüs’ün baskın rengi durumunda. Malaga, Sevilla, Cordoba, Granada… Nereye giderseniz gidin, sürekli Mağribli Müslümanlarla karşılaşıyorsunuz. Marketleri, dükkânları, camileri, restoranları ve kültürlerini açık eden diğer bütün unsurlarıyla. Bu manzaranın, Santiago Abascal gibi aşırı sağcı siyasetçilere malzeme verdiğinde kuşku yok. Ancak Mağrib ve Endülüs’ün kaderi öylesine iç içe geçmiş halde ki, “Müslüman akını”nı durdurmak da mümkün görünmüyor. Bundan sonra neler olacağı, gidenlerin orada neler yaptığına ve yapacağına bağlı. Tarihin hiçbir şey için acelesi yoktur.