İç Karadeniz’in en güzel şehirlerinden biri de Tokat’tır, dersem bir gerçeği dile getirmiş olu
İç Karadeniz’in en güzel şehirlerinden biri de Tokat’tır, dersem bir gerçeği dile getirmiş olurum. Benim de memleketim olan bu şehrin bütün güzelliği zengin tarihi eserlerinden; havasından, suyundan ve yeşilliğinden kaynaklanıyor. Merhum Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver Anadolu’da Selçuklu eserleriyle Osmanlı eserlerinin yanyana bulunduğu yegâne şehrimiz Tokat’tır, diyor. Evet, efendim Tokat’ımız Ali Paşa Camisi’yle, İkinci Bayezid’in annesi Gülbahar Hanım için yaptırdığı Hatuniye Camisi’yle, Behzat Camisi’yle, Takyeciler Camisi’yle, Ulu Camisi’yle, Pervane Hamamı’yla ve Mevlevihanesi’yle ve daha birçok anıt eseriyle tam bir tarih hazinesi olarak karşımıza çıkıyor.
Geçen hafta çarşamba günü Tokat Valisi Sayın Ozan Balcı’nın davetini memnuniyetle kabul ederek içinde yıllar boyu tahsil gördüğüm bu şehre gittim. Akşam saat yedide, Yeşilırmak’ın yanı başındaki Kültür Sarayı’nda bir konuşma yaptım. Vali Bey’in de katıldığı toplantı gayet verimli geçti. Bir kere salon baştanbaşa doluydu ve büyük çoğunluğunu gençler oluşturuyordu. Sözün burasında – bir iki cümleyle de olsa – vali beyden bahsetmek istiyorum. Hemen belirteyim ki bu yeni valimizin en önemli özelliği kitap âşığı olmasıdır. Fakirin de kitaplarını okumuş olmalı ki, büyük bir alaka gösterdi. Kendi memleketimde rahat etmem için organizatörlere talimat üstüne talimat verdi. Makam odasında diğer bütün işlerini bırakarak benimle tarih – kültür sohbeti yapma nezaketini gösterdi.
Valiliğin bu kültür programına katkı sağlayan genç arkadaşlardan söz etmezsem bu yazı eksik kalır. Kezban Özcan, Mustafa Uçurum ve Ali Bal… Üçü de hem öğretmen, hem kültür sevdalısı… Mustafa Uçurum ve Ali Bal aynı zamanda köşe yazıyor. Her ikisi de işini seviyor. Sağ olsunlar, bana da gerekli ilgiyi ve yakınlığı gösterdiler. Sohbeti sonuna kadar dinlediler. Ali Bey kardeşime, sohbet esnasında telefonla meşgul olduğu için biraz kızdım ama sonra bu öfkemin yersiz olduğunu anladım. Öğretmenevine giderken, yolda ağzımdan çıkan bütün cümleleri – hem de olduğu gibi – tekrar edince ciddi anlamda dinlediğini, hatta ezberlediğini anlamış oldum.
Aklıma geldiği için söyleyeyim: Böyle kuvvetli hafıza sahiplerine bizim tarihimizde de rastlanıyor. Buna bir örnek vermek gerekirse Yavuz Sultan Selim’i ve müsahibini gösterebiliriz. Şöyle ki: Bir gün, şairin biri, padişahın huzuruna çıkarak yeni kaleme aldığı uzunca bir şiiri okuyor ve tabii ki caize bekliyor. Padişah, şaire, sen bu şiiri daha dün akşam yazdım diyorsun ama bu doğru değil, okuduğun şiir çok daha önceye ait. Bak istersen ben de okuyayım deyip baştan sona okuyor. Bununla da kalmıyor; Hasan Can sen de oku, talimatını veriyor. O da gürül gürül okuyunca şair hem fena halde şaşırıyor hem de korkmaya başlıyor, nasıl korkmasın, Yavuz bu. İşin aslı sonra anlaşılıyor. Meğer şair, şiirini okurken padişah ezberine almış, padişahı can kulağıyla dinleyen Hasan Can da hafızasına kaydetmiş.
Konumuza dönecek olursak, ertesi gün de Gazi Osman Paşa Üniversitesi’ne davet edildim ve koca salonu ağzına kadar dolduran altı yüz kişilik öğrenci grubuna hitap ettim. Hitap ettim dediğime bakmayınız, hem talebelik yıllarımla ilgili hatıralarımı anlattım hem de yakından tanıdığım büyük şair ve yazarlardan bahsettim. Sohbet sona erince pırlanta gençler sahneye çıkıp fotoğraf çektirme yarışına girdiler. Ayrıca yine gelip sohbet yapmam için ricada bulundular.
Genç üniversitelilerin bu arzusu anında yerine geldi. Üniversitenin fazilet ve samimiyet timsali rektörü Bünyamin Şahin Bey ders verme teklifinde bulundu. Ben de kabul ettim. Önümüzdeki dönemde –inşaallah – sohbet mahiyetinde tarih ve kültür dersleri yapacağız.
Sonra öğrendim ki işini seven ve daima gülümseyen, genç rektörümüzle aynı okuldan mezun olmuşuz. Yani ikimiz de Tokat İmam Hatip Okulu’nu bitirmişiz. O, bilahare tıp eğitimi almış. Aramızda epey sene farkı var. Benimle yakından ilgilenen rektörümüze, bu satırları kaleme alırken bir kere daha teşekkür ediyor ve başarılar diliyorum. Tokat’ımıza böyle bir vali ve böyle bir rektör – doğrusu- çok yakışmış.
Hazır gitmişken şehri biraz gezeyim dedim. Önce Behzat Çarşısındaki tarihi “Yüksek Kahve”ye gittim. Burası ciddi bir onarımdan geçirildikten sonra üst katı “Milli Mücadele ve Demokrasi Müzesi” yapıldı. Alt katı da yine “Yüksek Kahve” olarak kaldı. Yönetimi de gayet isabetli bir kararla Tokat kültürüne birçok hizmette bulunan değerli arkadaşımız Hasan Erdem’e verildi. Hasan Bey, daha önce bana kendi harika eseri olan “Şehir Müze”sini gezdirmişti. Göz kamaştıran bu müzeyi, Tokat’a yolunu düşüren herkese gezmeleri için tavsiye ediyorum.
Son olarak şunu da söylemek isterim ki Konyalı yöneticilerin yaptığı gibi, Tokat için de bir “Tokat Ansiklopedisi” hazırlanması gerekiyor. Ayrıca şehrin tanıtımına, özellikle geniş kapsamlı bir televizyon programına ihtiyaç var. Tokat’a hizmet, Tokat’ın yetiştirdiği şeyhülislamlara, diğer âlimlere, şairlere, evliyaullaha saygı göstermek anlamına geldiğine göre, böyle bir hizmet makbule geçecektir. Sözümü Hazreti Mevlânâ’nın şu cümlesiyle bitireyim: “Tokat’a gidiniz, çünkü hem iklimi güzeldir, hem insanları iyidir.”