Ülkelerin dönem dönem ödeme aracı olarak da kullandıkları altın, sistemler değişse de dünyadaki
Ülkelerin dönem dönem ödeme aracı olarak da kullandıkları altın, sistemler değişse de dünyadaki tüm insanların güvendiği en eski tasarruf ve yatırım aracı olma özelliğini yüzyıllardır hiç kaybetmedi. Ülkemizde de geleneksel olarak vatandaşlarımızın altına ilgisi her zaman olmuştur ve olmaya da devam edecektir.
Söz konusu altınlar ihtiyaten, mücevherat olarak veya tasarruf maksadıyla bankacılık sistemi dışında; evlerde, kasalarda veya kadınların kişisel kullanımları olarak kendini göstermektedir. Vatandaşlarımızın sahip oldukları ve sistem dışındaki bu varlıkların, maksimum düzeyde ekonomiye kazandırılması gerekmektedir.
Bugün Türkiye’nin yaklaşık 100-150 milyar dolar karşılığı 2000-3000 bin ton aralığında yastık altında altın varlığı tahmin edilmektedir. Bu yastık altı altın varlığının ekonomiye kazandırılması, Türkiye’nin gelişmesi ve kalkınması için çok önemli.
Hazine ve Maliye Bakanlığı, yastık altındaki altının ekonomiye kazandırılması için önemli adımlar attı ve atmaya da devam ediyor. 2017 yılının Ekim ayından itibaren altın tahvili ve altına dayalı kira sertifikası ihracını başlattı. Son zamanlarda ihraç edilen altın karşılığı tahviller ve altına dayalı kira sertifikası ihraçları toplamda 83 tona ulaşmıştır. Altına dayalı yeni ürünlerin desteklenmesi ve ürün çeşitliliğinin artırılması daha da önemli hale gelmiştir.
Bankacılık sistemi de bu konuya önem vermeye başlamıştır. Altın hesapları sürekli artmaktadır. Türk bankacılık sektöründe bulunan altın hesaplarının tutarı 2017 yılı haziran ayında 23 milyar TL iken, 2019 yılı Eylül ayı itibariyle 66,4 milyar TL’ye ulaşmış ve önemli bir gelişme yakalanmıştır. Ancak potansiyel göz önüne alındığında gelinen nokta hala yetersizdir. Rakamın toplam bankacılık mevduatı içindeki payı %2,8 gibi oldukça düşük bir seviyededir.
TCMB tarafından zorunlu karşılık politikası kapsamında uygulanan rezerv opsiyon katsayısı gibi uygulamaların devam etmesi ve daha cazip hale getirilerek bankalardaki altın hesaplarının artışı teşvik edilmelidir. Örneğin, TL zorunlu karşılıklar için tutulan altında, içindeki halktan doğrudan toplanan hurda altın oranının %5’ten %20’ye çıkartılması ile bankalar hurda altın toplama işine daha çok önem vereceklerdir.
Öte yandan altın rezervlerini artırma yolunda TCMB’nin son yıllarda attığı adımlar sayesinde, 105 milyar dolara ulaşan toplam rezervlerin 27 milyar dolarlık kısmı altın rezervlerinden oluşmaktadır. Altının TCMB rezervleri içindeki payı 2017 yılında 18 milyar dolar ile %17 civarındayken, 2019 yılında 27 milyar dolar ile %25,65 seviyesine çıktı.
Dünya altın konseyinin raporuna göre Türkiye 385,5 ton altın rezerviyle ilk 20 ülke arasında 14. sırada yer almaktadır. Bu verilere ROM ile elde edilen 364 ton altın dahil değildir.
İç tasarrufları artırmak için ekonomi yönetiminin ülkemizdeki yastık altı altın mevcutlarının, emeklilik fonları ve diğer kurumsal fonların gelişimi ile de sistem içine alınması için attığı çeşitli adımları hızla devam ettirmelidir.
Yastık altı altınların ekonomiye kazandırılmasının en önemli faydası, ülkemize düşük faizli ve yerli kaynağa dayalı finansman imkânı sağlanmasıdır. 2017’de %0,3 olan toplam iç borçlanmada altın tahvili ve altına dayalı kira sertifikasının payı, 2018’de %0,7’ye, Ağustos 2019’da %5,94’e yükseldi. Bu ihraçlarla hem dış finansman ihtiyacını hem de finansmandaki faiz yükünü azalttık.
Ayrıca, yastık altında ya da banka kasalarında hiçbir getiri olmaksızın tutulan altınlara yıllık yaklaşık %1,20 ek getiri verilecek olması bireyler için önemli bir kazanç. Altın ihraçları, bireysel tasarruflar açısından güvenilir ve daha kârlı bir yatırım imkânı sağladı. Altınlar çalınma, kaybolma riski ve saklama masrafı olmaksızın devlet güvencesinde 1 kilogramlık külçelere dönüştürülerek saklanıyor.
Toparlamak gerekirse altın, ancak yastık altından çıkarılarak ve bankacılık sisteminde finansal bir enstrümana dönüştürülerek iktisadi fayda sağlayabilir. Altının ülkemizde üretime, istihdama ve büyümeye kaynak oluşturabilmesinde ön koşul budur. Mevcut tasarruf açığımız da bu şekilde iç kaynakların harekete geçirilmesi ile düşürülebilir ve ülkemiz ekonomisinin dış borç bağımlılığı azaltılabilir.