“Toprağa dönüş”ün ilk adımları

“Toprağa dönüş”ün ilk adımları

Bir Massai yerlisi şöyle diyor: “Eskiden yağmurun ne zaman yağacağını havayı koklayarak anlardık, &

Yolcu otobüsü ile otomobilin karıştığı korkunç kazada bir aile yok oldu: Baba ve 3 çocuğu hayatını…
السلطان قابوس يسافر إلى بلجيكا لإجراء فحوصات طبية
Barcelona’dan Trabzonspor’a teşekkür

Bir Massai yerlisi şöyle diyor: “Eskiden yağmurun ne zaman yağacağını havayı koklayarak anlardık, şimdi bilemiyoruz. Her şey birbirine karıştı. Bir gün sel, öteki gün yangın, daha sonra kuraklık. Ne oluyor?” Ne olacak, Cenab-ı Hakk’ın yarattığı her mahlûk “Hududullah”a uyar, ancak insan müstesna. Bu yüzden imtihana tabi olan odur. Dünyanın düzenini ifsat eden,

nefsine, hırsına, şehvetine kapılan odur. Yoldan sapanlar hem tâbiatı hem insanı bitiriyor. Kim onlar?

Çağdaş küresel medeniyeti kuran ve yaşatanlar. Yani Allah, Peygamber, hesap günü tanımayanlar. Gün bu gündür, yaşamana bak, hayatın keyfini çıkar diyenler.

Rahmetli ninem şöyle derdi: Keyif demeyin. Keyif eşşekte olur. İnsanda zevk vardır.

Bu habis zihniyet önce anasır-ı erbaa’ya saldırdı.

Toprağı zehirledi, suyu ve havayı kirletti. Önce kirletiyor, sonra temizlemeye çalışıyor. Beyhude gayret. Okyanusların dibinde çöp dağları oluştu. Geri dönüşüm bir züğürt tesellisidir: %5.

Televizyonda her gün duyduğumuz “iklim değişikliği” haberlerini tekrar etmeyeceğim. Bu değişikliğe sebep olanları 16 yaşındaki bir kız çocuğu protesto ediyor. Düzenin çarkları onu da öğütür, bir “çevreci ikon” olur, fotoğrafları tişörtlere basılır.

Bu karnavala sırtımızı dönerek işimize bakalım. Hani yangında ilk kurtarılacaklar listesi vardır ya; onun başına “Toprak-Su ve Hava”yı yazalım.

Dünya alev almış yanıyor, bari onları kurtaralım.

Nasıl?

Hem “Kalbin Sesi” kitabımda, hem bu yazılarda anlatıp duruyorum.

Güçlülerin elinde ne var? Sömürüyle, kanla, zulümle, faizle toplanmış bir Sermaye (Biz Müslümanlar böyle bir sermaye toplayamayız. Toplarız diyen dinden çıkar) – Teknoloji – Endüstri. Ardısıra Allahsız bilimi, medyayı, akademyayı, sanatı vb. siz sıralayın.

Bizim elimizde ne var?

Elimizde Kur’an, göğsümüzde iman var. Bizim sermayemiz toprak ve su. Hadi ona havayı da ekleyelim.

Biz ne dersek diyelim onlar alay edecektir. Çünkü gözleri görmez, kulakları duymaz, kalpleri mühürlenmiştir.

Biz işimize bakalım. Önce terk edilmiş, boynunu bükmüş Anadolu toprağına layıkı veçhile sahip çıkalım. Bozkır bomboş yatıyor. El uzatacak bir yiğit arıyor. Yiğit bakıyor. Yüzünü buruşturuyor ve şöyle diyor: “Olmaz fizibıl değil”.

“Toprağa dönüş”ün ilk adımı bu zihniyeti-yaklaşımı terk edip, aza kanaat edip bozkırı yeşertmektedir.

Erozyona mani olacaksın, toprağa gübre diye zehir atmayacaksın, kazanç hırsı ile hadsiz hesapsız sulamayacaksın.

Ben ne toprak, ne ziraat profesörüyüm. Ama şunu biliyorum ki, zehirli toprağı temizlemek çok zordur.

Tıpkı sanayi atığını temizlemek, arıtmak gibi. Harcı borcunu ödemez. Kirli atıkları sal gitsin derelere, nehirlere, denizlere. Sonra temizlemeye kalk. Pöh! Bir aklı başında bilim adamı Karadeniz bölgesinde artan selleri şöyle izah etti: Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler asırlar boyu pisliklerini bu denize boşaltıyor, deniz suyunun doğal yapısı bozuldu, çabuk ısınıyor ve haddinden fazla buharlaşıyor. Yağmur ve sel kaçınılmaz.

Buyurun burdan yakın.

Elimizde 5403 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kanunu” var. 3.7.2005 tarihli kanun 15.5.2014 tarihinde revize edilmiş. Bu yolda çaba gösterenlere teşekkür etmeliyiz. Bayağı iyi çalışılmış bir kanun.

Ancak kanun çıkarmak yanında ondan mühimi bunu hakkı gözeterek uygulamak. Akıbetini, halihazırdaki tatbikini yetkililere bırakıyorum.

“Toprağa Dönüş” hareketi bu kanunların çok ötesinde bir “seferberlik” niteliği taşımalıdır. Yani hayat-memat meselesi.

Zihniyeti değiştirip toprağa gereken ihtimam ve hürmeti gösterenler ahlâkî-hukukî-siyasî ve iktisadî planları yapar, hedefleri koyar. Arazilerin birleştirilmesinden on bin üyesi olan kooperatiflerin kurulmasına, yerli tohumların kullanılmasına vb. kadar.

İçimizde bu meseleyi dert edinenler varsa gayet radikal tedbirlerle işe koyulur, icabında cebrî istimlak bile yapılır. Toprağı ifsat eden ne varsa yıkılır. Ama benim gönlümde yatan “ikna” metodudur. Hani diyorlar ya: Müslümanların dünyaya söylenecek sözü var mı?

İşte bu.

Az bir zaman sonra bir karış temiz toprak, bir bardak temiz su, bir nefeslik temiz hava bulamayacağız.

Ne diyor şarkı:

Belki bir sabah geleceksin

Lâkin vakit geçmiş olacak.