Eğitimde, kültürde, medyada, gençlikte ve şehircilikte medeniyet dinamiklerimiz doğrultusunda devrim niteliğinde
Eğitimde, kültürde, medyada, gençlikte ve şehircilikte medeniyet dinamiklerimiz doğrultusunda devrim niteliğinde adımlar atmazsak geleceğimizi teminat altına alamayız.
Zihniyet devrimi’nden söz ediyorum aslında. Zihniyet devrimleri, maddî atılımlardan ziyade ruh atılımlarıdır.
Önümüzdeki süreçte yoğunlaşmamız gereken asıl mesele bu olmalı. Konuyla ilgili bu sütunda daha önce yayımladğım bir yazımı önemine binaen yeniden sizlerle paylaşma ihtiyacı hissettim.
KRİZ ZAMANLARINDA DA, İNŞA ZAMANLARINDA DA MANEVÎ GÜÇ KİLİT ROL OYNAR
Tarihte insanlığın önünü açan, köklü, kalıcı büyük atılımlar maddî atılımlar değil, manevî atılımlardır.
Manevî atılım, derinlerde köksalar; bütün maddî atılımlara aşı yapar, ruh katar; derinliğiyle orantılı olarak da zamanı-mekânı aşar…
Burada unutulmaması gereken hayatî nokta şu: Bir medeniyet hamlesinin kaynağı da, medeniyetin zaman zaman yaşayabileceği büyük krizleri aşabilmesinin kaynağı da işte bu manevî güç, manevî kaynaktır.
Mânâ kelimesi ile manevî kelimesi aynı köke aittir, aynı kök’ten gelir ve bizi de aynı kök’e yönlendirir.
Manevî güç‘ten sözederken, bir toplumun, dolayısıyla o toplumun ait olduğu medeniyetin bütün zihin, fikir ve sanat, ilim, irfan ve hikmet yolculuklarını ve dünyasını ihata eden, besleyen, yeşerten derûnî bir muhit’ten (bir tür habitus’tan) ve zihniyet haritasını işaret, ifade ve inşa eden çok katmanlı bir kaynak’tan sözediyorum.
Başka bir ifadeyle manevî güç, atılım yapmasını mümkün kılan zihniyet ve maarif devrimlerinin hayata geçirilmesini sağlayan yegâne varoluş şartıdır.
Sözün özü, bir toplumun, dolayısıyla o toplumun mensup olduğu medeniyetin ruhudur, ruh atılımlarının kaynağıdır manevî güç.
Öte yandan, özelde bir toplum, genelde bir medeniyet, kriz yaşadığı zamanlarda krizin anlaşılmasını, anlamlandırılmasını ve aşılmasını sağlayacakhayat bahşedici su, işte bu manevî kaynaktan fışkırır yine.
Manevî güçlerini yitiren toplumlar, maddî bakımdan ne kadar güçlenirlerse güçlensinler, son tahlilde, varlıklarını bile sürdürmekte zorlanırlar.
Bir toplumda maddî atılımlar, manevî atılımların önüne geçerse, o toplum önce yanıltıcı, ayartıcı bir zafer sarhoşluğu yaşar, sonra yalpalar, maddî güç manevî gücü ıskalar, yok sayar ve yutar…
MANEVÎ GÜÇ OLMADAN ASLÂ!
Manevî güç, bir medeniyetin yaratıcı ruhunu, dolayısıyla dikey eksenini oluşturur. Maddî güçse, kurucu iradesini, dolayısıyla yatay eksenini.
Maddî gücün sunacağı kurucu iradenin kaynağı da manevî güç’tür.
Maddî gücünüz ne kadar büyük olursa olsun eğer sözünü ettiğim derinlikte bir manevî gücünüz yoksa, maddî güç en güçlü olduğu, zirve noktasına ulaştığı zamanda, bir medeniyet, bir kriz anında, içerden çöker paldır küldür…
Maddî gücü vareden dinamikler, aynı zamanda yerle bir ederek yok eden dinamit’lere dönüşür.
Bu kaçınılmazdır. Maddî güç, azmanlaştırır ve adeta bir Frankenstein gibi kendisini vareden gücü vurur, ilk kriz ânında.
Manevî gücü yetersiz olan bir medeniyet ruhsuzdur ve azmanlaşarak yok olmaktan kurtulamaz.
Maddî gücü yetersiz olan bir medeniyetse kalıpsızdır ve bir türlü kurucu iradeye kavuşamaz, yalpalar, bir türlü ayağa kalkamaz, toparlanamaz ve büyük hamle yapamaz.
BİR MEDENİYETİN MED VE CEZİR HÂLLERİ…
Bir medeniyet, manevî güçle maddî gücün med-cezir’inden doğar.
Manevî güç, bir medeniyetin med hâlidir; maddî güçse cezir hâli.
Bir medeniyet manevî güçle gelir (med hâli); yeşerir. Maddî güçle ise boyverir (cezir hâli).
Bütün medeniyet atılımları, önce zihinde başlar; zihni ve zihniyet dünyasını inşa eder. Hayat bulur. Gelir. Kökleşir.
Sonra hayat olur ve köksalar, sonra da hayat sunmaya ve dal-budak salmaya başlar.
ZİHNİYET DEVRİMİNİN ANAHTARI, MAARİF SİSTEMİDİR
İşte manevî gücün hayat bulmasını, kökleşmesini; maddî gücün manevî güçten aldığı ışıkla köksalmasını sağlayan zihniyet devrimi, derûnî manevî güçten, manevî kaynaktan beslenen maarif sisteminin inşasıyla imkân dâhiline girer.
Maarif sistemi, ilim, irfan ve hikmet yolculuklarının güzergâhlarını belirler, yapıtaşlarını döşer.
Bütün büyük medeniyet atılımları zihniyet atılımlarıdır. Bütün zihniyet atılımlarının anahtarı da maarif sistemidir.
Greklerde de, Çin, Hint medeniyetlerinde de, modern Batı uygarlığı tecrübesinde de, İslâm medeniyetinin yaptığı atılımların gerisinde de hep bilim, düşünce, sanat, siyaset, iktisat ve ahlâk yolculuklarını mümkün kılan zihniyet devrimlerine imkân tanıyan maarif atılımlarıdır.
Medrese ve tekke, İslâm medeniyetinin, özellikle de medreseden beslenen Batı’da ise üniversite, Batı uygarlığının atılım yapmasını sağlayan zihniyet devrimlerinin kaynaklarıdır.
Biz, yeniden tarihte bir varlık göstereceksek, tarihin yapılmasında belirleyici roller üstleneceksek, manevî güçten beslenecek ve maddî gücü besleyip harekete geçirecek köklü bir zihniyet devrimi gerçekleştirmek, bunun için de güçlü bir maarif sistemi geliştirmek zorundayız. Bunun başka yolu yok.
Bizim manevî gücümüzün ve kaynağımızın meyvesi medrese ve tekkenin özünü özümseyerek Batı’daki üniversiteden de beslenecek kendi maarif sistemimizi inşa edemediğimiz sürece, attığımız maddî atılımların toplumun sekülerleşme / dünyevîleşme katsayısını artırarak, ruhsuzlaştırarak sonuçta bizi vuracağını aslâ unutmayalım, aslâ!
O yüzden zihniyet devrimi olmadan aslâ diyorum.
Zihniyet devriminin gerçekleşmesi için de düşünce, sanat, siyaset, ahlâk, estetik, medya gibi bütün alanlardaki faaliyetleri besleyecek maarif devrimi olmadan da aslâ diyorum.