Bankaların iç piyasadaki kaynak maliyetini belirleyen TL mevduat oranlarında artış durdurulabilmiş değil

Bankaların iç piyasadaki kaynak maliyetini belirleyen TL mevduat oranlarında artış durdurulabilmiş değil

Doların 5.50 TL’nin altına inmesi iktidar partisi AKP tarafından bir ekonomik zafer olarak kutlanırken, kurları düşürmenin bedeli her geçen gün artıyo

İsrail’in en ünlü model Bar Refaeli hakkında vergi kaçakçılığından şüphelenildi
Sen Belhanda Olursan 10 Milyon Euro’ya Gidecek Misin?
Tom Cruise: Televizyonunuzun ayarını hemen düzeltin

Doların 5.50 TL’nin altına inmesi iktidar partisi AKP tarafından bir ekonomik zafer olarak kutlanırken, kurları düşürmenin bedeli her geçen gün artıyor. Merkez Bankası’nın kurları durdurmak için piyasaya faiz oranlarını yüzde 24’e çıkarıp likiditeyi azaltmasının ardından kredi faizlerinde yaşanan artış, ülkede kredilerin daralmasına ve finansman kanallarının tıkanmasına neden oldu.

Bankacılık sektörü ağustos ortasından bu yana toplam kredilerinde 55 milyar TL küçülmeye gitti. Bu küçülme kendisini tüketici talebinde hissettirdi. İpotekli konut satışlarında yüzde 78, oto satışlarında yüzde 77 ve beyaz eşya satışlarında yüzde 38 daralma yaşandı.

Hükümet satılmayan maldan vergi toplayamadığı için reel sektördeki sıkışıklığı aşmak amacıyla hafta içinde altı ana başlıkta KDV ve ÖTV indirimine girmeye mecbur kaldı. Durgunluk öylesine derin ve yaygın hissediliyor ki, Türkiye ağustostan sonra, eylül ve ekimde de daralan ithalatın etkisiyle cari fazla verme imkânını yakaladı.

Bu 2001 krizinden sonra ilk kez görülen bir durum ve ekonominin temelini oluşturan hane halkı tüketiminin hızla küçüldüğünün bir işareti.

Ülkede siyasi istikrar için önemli görülen döviz fiyatlarının düşmesi nedeniyle işlerin düzelebileceğine dönük umutlar var olsa da, bankacılık sektörünün bilançosundan gelen bilgiler hayal kırıklığı yaratıyor.

Para piyasalarındaki sakinleşmeye karşın bankaların iç piyasadaki kaynak maliyetini belirleyen TL mevduat oranlarında artış durdurulabilmiş değil.

Merkez Bankası’ndan gelen son veriler de bunun en önemli göstergesi. Bankanın cuma günü açıkladığı verilere göre bankaların tüm TL mevduatlar için ödediği ortalama faiz oranı 26 Ekim haftasında yüzde 24.30’la Merkez Bankası fonlama oranının üzerine yükseldi.

Kuşkusuz bu yükselişte TL yatırım yapan yatırımcının güvensizliğinin sürmesi ve mevcut faiz oranlarını beğenmemesinin etkisi büyük.

Bankaların son yıllardaki kredi büyümesinin temelini oluşturan ve 1.5’e yakın çarpanla piyasalardaki canlılık sağlayan tüketici ve ticari kredilere dönüşen TL mevduatlar giderek zayıflıyor. Her ay verilen faiz kadar büyümesi gereken TL mevduat tutarı artmak yerine azalıyor.

Doların 7.20 TL ile zirveyi gördüğü 17 Ağustos’tan bu yana ortalama mevduat faizleri 6.6 puan artarken, TL mevduatlarda küçülme 23 milyar TL oldu ve toplam TL mevduat tutarı 1 trilyon 37 milyar TL’ye geriledi.

Hükümet tarafından eylül ayından bu yana uygulanan vergi avantajı ve bankaların faiz artırımına karşın, TL mevduatlarda yaşanan nominal küçülme, bugünlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarına neden olan piyasalardaki nakit sıkışıklığının temel nedeni olarak ortaya çıkıyor.

Bankalar yüksek gelir avantajına rağmen yatırımcıyı TL’de tutmakta zorlanıyor ve TL mevduatlar küçülünce ekonominin günlük likidite ihtiyacını karşılayacak kaynak bulunamıyor.

Son dönemde gayrimenkul ve otomotiv sektöründen gelen açıklamalar bankaların tüketici kredilerine olumlu yanıt verme oranının yüzde 20-30 arasına kadar indiği yönündeydi. Bu da söz konusu sektörlerde yaşanan pazar daralmasıyla örtüşen bir durum. Ayrıca bankaların verdiği konut ve taşıt kredilerinde temmuz ortasından bu yana kesintisiz bir küçülme var.

Türkiye’de bankaların tüketicilere yaygın olarak kredi açmaya başladığı 2003 yılından bu yana böyle bir küçülme ilk kez görülüyor. Bankacılık sektörü kredilerinde son iki ayda yaşanan toplam 55 milyar TL’lik küçülmenin yüzde 76’sı da iç piyasada ticaret ve tüketimin finansmanında kullanılan TL cinsi tüketici ve ticari kredilerdeki daralma nedeniyle gerçekleşmiş durumda.

Öte yandan Merkez Bankası’nın açıkladığı bir başka veri seti olan ‘bankaların TL ve döviz mevduatına uyguladığı en yüksek faiz oranları’ da piyasalarda yaşanan yangının geri planda sürdüğünün bir başka göstergesi. Bankaların acil nakit ihtiyacını karşılamakta en önemli araçlardan olan kısa vadeli mevduat faizlerine verilen rekor oranlar şaşırtıcı düzeylere ulaştı.

Merkez Bankası’na gönderilen resmi bildirimlere göre eylül ayında bankalar bir aylık TL mevduatta faiz oranını yüzde 33’e kadar çıkarttı. Söz konusu ayda dolar mevduatında faizi yüzde 10’u, Euro’da ise yüzde 6.30’a yükseldi. Bu oranlar şüphesiz faiz yarışına girmiş bir bankanın mevduat toplamak için çok sınırlı sayıdaki müşteriye verdiği münferit oranlar sayılabilir.

Ancak kamu bankaları tarafından müşterilere ödenen en yüksek aylık faiz oranlarının da TL, dolar ve Euro’da sırasıyla yüzde 30.1, yüzde 9.15 ve yüzde 5.5’e ulaşması sorunun o kadar basit olmadığının ve özellikle hatırlı ve büyük mevduat sahibi müşterilere kısa vadede yüksek faiz verilmesinin yaygın bir uygulama olduğunu gösteriyor.

Türkiye’de mevduatın ortalama vadesi 45 günle sınırlı ve aylık mevduat faizlerindeki bu hızlı artışlar bankalar açısından toplam kaynak maliyetini belirleyici temel etken olarak öne çıkıyor.

Diğer taraftan zaten Türkiye’de toplam 2.1 trilyon lira olan toplam tasarruf mevduatının yüzde 56’sını oluşturan 1.2 milyar TL’lik bölüm toplamda 187 bin mudiye ait 1 milyon lira ve üzerindeki hesaplarda tutuluyor.

Bu nedenle mevduatlara uygulanan azami faiz oranlarındaki rekor oranlar bankaların toplam kaynak maliyetlerindeki artışın hızlanması hem sektör hem de bugünlerde nakit sıkışıklığının zirve yaptığı reel sektörde işlerin yeniden açılması için ciddi problemler oluşturuyor.