Enerji politikası sürdürülebilir değil (2)

Enerji politikası sürdürülebilir değil (2)

Önceki yazımızda elektrik enerjisi fiyatlarının belirlenme süreçlerine ve son dönemde yapılan günc

قالن وأوبراين يبحثان المستجدات في سوريا وزيارة أردوغان المرتقبة…
Trump dubs himself Israel's 'best pal' in White House
Sakatlık numarası yaptı: Yakışmadı Ozan

Önceki yazımızda elektrik enerjisi fiyatlarının belirlenme süreçlerine ve son dönemde yapılan güncellemelere (artışlara) değinmiştik.

Tüketiciye yansıtılan sadece EPDK’nın belirlediği aktif enerji faturası değil. Dağıtım bedeli, enerji fonu, elektrik tüketim vergisi, TRT payı ve KDV eklenince elektrik faturası bayağı şişiyor. Vergi, fon ve diğer eklemelerle elektrik faturası 48,79 kuruştan 71 kuruşa çıkıyor. Yani, tüketiciye yansıyan yüksek elektrik faturası içine elektrik dışında bir sürü şey eklenmiş.

Üretim (yüzde 20 devletin), iletim (devletin, kira alıyor), dağıtım (tamamen özel sektör ve ayrı ücret alıyor), perakende satış-tedarikçisi (özel sektör) ücretleri faturaya yansıyor. Gıda fiyatlarının artışını aracıların çokluğuna bağladığımız gibi, elektrik fiyatlarının yüksekliğinde de aracı (devlet dışı) kurumların etkisi var.

Burada elektrik üretim süreci ve maliyetlerle (neden fiyatları artırmak zorunda kalındı) ilgili bazı tespitler yapalım.

1. Yenilenebilir enerji kaynakları ile üretim yapan tesislerin artışı bakanlığın 10 yıllık satın alma garantisi ve alınacak enerji için ödenecek tutarın dolar üzerinden ve iyi bir bedel olmasından kaynaklanmaktadır. Her bir kwh (kilowatt saat) enerji üretimi için rüzgar santrallerinde 7,3 dolar/cent, güneş enerji santrallerinde ise 13,3 dolar/cent ödenmektedir. Uygulama başladığında bu rakamlar bugünkü kadar yüksek bir TL değeri ifade etmiyordu. Ancak bugün döviz kurlarındaki aşırı artış nedeniyle çok yüksek değere ulaşmıştır. Alım garantisi olduğu için de bu kaynaklardan üretilen tüm enerji taahhüt edilen rakamlardan alınmaktadır. Yani elektrik enerjisi maliyetinin (nihai tüketiciler için – mesken ve işyeri) artma nedenlerinden en önemlisi bu gelişmedir. Bugün itibariyle bahsedilen kurulu güç toplamı 20.000 MW’a (toplamın yaklaşık ¼’ü) ulaşmış durumda.

2. Diğer bir husus, özelleştirilen elektrik dağıtım müesseselerinden bazılarında (ör: Güneydoğu Anadolu bölgesi) hizmet olarak vatandaşa sunulan enerjinin yaklaşık yüzde 70’lik kısmının bedelinin tahsil edilememesidir. Bu bölgede dağıtım hizmeti yürüten şirket işi tekrar devlete devretmeyi düşünmüş ve hatta bu talebini ilgili mercilere iletmiştir. Buna ek olarak diğer dağıtım şirketlerinin de “kazanmıyoruz” baskısı ile devletin devreye girmesi hepsine destek oluşturacak bir düzenlemeyi getirmiştir. Bu düzenleme dağıtım bedeli adı altında kayıp kaçak rakamının tüm faturalara yansıtılmasıydı. Bugün toplam fatura bedelinin yüzde 8-10’u kadar bir dağıtım bedeli alınıyor. Daha önce böyle bir kalem yoktu. Vatandaşın sırtına yüklenen önemli bir maliyet bu.

3. Enerji maliyetlerini artıran diğer bir husus doğalgaz santrallerinin enerji üretim maliyetlerindeki artışıdır. Öyle ki kamu bünyesindeki santraller maliyetin altında enerji satmak pahasına çalıştırılmışlardır. Aynı durum daha az bir kapasiteye sahip olsa da ithal kömür ile çalışan santrallerin üretimi için de geçerli. Dövizdeki ciddi yükseliş yabancı para üzerinden alınan doğalgaz ve kömürün, dolayısıyla üretilen elektrik enerjisinin maliyetini artırmıştır.

4. İlkin acil elektrik üretim ihtiyacı nedeniyle doğalgaz hammaddesiyle üretim yapan santral sayısı özel teşebbüslerce artırılırken, bunlardan bazıları yüksek döviz ve düşük alım fiyatı nedeniyle üretim dahi yapamamıştır. Nitekim halen yeni ama hiç çalıştırılmayan santraller mevcut.

5. Özelleştirilen termik (kömürlü) santralleri de yine düşük enerji alım fiyatları yüzünden ciddi sorunlar yaşadılar. Maliyetine ya da çok çok az bir kar ile enerji üretmek zorunda kaldılar uzun süre. Benzer durum özelleştirilenler yanında özel sektörce imal edilen termik santraller için de geçerli. Alım fiyatı artışları ve yerli kömür ile üretim yapanların üretimlerinin yüzde 50’sini alma taahhüdü hamlelerinin gelmesi de bu yüzden.

**

Sonuç olarak son dönemde enerji fiyatlarındaki yüksekartışlar, daha önce ihmal edilen ve yukarıda özetlemeye çalıştığımız gerekçelerle maliyetleri artan enerji üreten firmalara geciktirilen mali destek yüzünden yapılmıştır.

Enerji sektörü; tüketici açısından zorunlu ihtiyaç, devlet açısından stratejik bir sektör. Bu nedenle bir ülkenin geleceği için enerji politikaları hayati önem taşıyor. Uzun vadeli (iktidarlarla değişmeyen), ülke gerçekleriyle ve gelecek hedefleriyle uyumlu, yerli üretime dayalı, rekabetçi ve çevre dostu, üretim izni için çok yönlü kriterler getiren, ayakları yere basan yeni bir enerji politikası tesis edilmeli. Yoksa günübirlik politikalarla her rüzgarda savrulan, cari açığı besleyen, dışa bağımlı bir yapı kaçınılmaz olur.