Gökhan Özcan: İyilik rahmettendir

Gökhan Özcan: İyilik rahmettendir

İnsan için ve hayat için bir iyilik yap da içine at. İçin de bir deniz, ‘sahilsiz bir umman’ değ

TürkAkım için geri sayım başladı: Bir aydan az bir zaman kaldı
PKK's top female commander neutralized in Turkish operation
Austria turns Hitler's birthplace into police precinct, ending years…

İnsan için ve hayat için bir iyilik yap da içine at. İçin de bir deniz, ‘sahilsiz bir umman’ değil midir? İyilik yapıp denize atmayı alışkanlık edinenler, o deniz gibi enginleştiler. Hâlık’ın verdiği bereketle iyiliklerinin kırıntıları balıkları doyurdu. Balıklar ya bildiler ya bilemediler ya gördüler ya göremediler, ne gam! İyilikleri yaratan, nasibini iyilikte arayan kulunu, kullarını bildi. Onların gönüllerini, iyiliğin berrak suyundan birer ‘sahilsiz umman’a çevirdi. Her şeyi bereketlendiren aslında iyilik ve güzelliktir. İyiliğin küçüğü büyüğü olmaz. İyiliğin her zerresi ummanın içinde bir damladır. Her damla da ummandandır. Yani bilesin ki, damla ummandır. O sebeple ki iyiliği denize atmakla içine atmak aynı şeydir. Kişinin iyiliği içinden geçirmesi de öyledir. Ki, iyilik iyi insanın içinden geçer. İyilikte gözü olmayana pek yolu düşmez. İyi ol ki, iyilikle dol!

Sen ki bir kır çiçeği gibi ol, aç renk renk yapraklarını da gökyüzünden dökülen rahmetin damlalarını bekle. Başı yerde dolaşıp gökyüzüne bigâne kalma. İyilik rahmettendir. Ummanı biriktiren bereket gökyüzünden yağar. Bırak seni de ıslatsın, arıtsın, tazelik katsın yapraklarına, güzelleştirsin seni.

Mutluluğu her zaman kendin için isteme, bazen bir başkasının mutluluğuna da vesile ol ki, onun mutluluğu aslında en az onun kadar senin de mutluluğundur.

“Bir toplum, yaşlı adamların gölgesinde asla oturamayacaklarını bildikleri ağaçları dikmeye başladıklarında gelişir” diye bir Yunan atasözü var. ‘After Life’ dizisinde mezarlıkta sohbet eden iki kişiden biri, “hayatın ne kadar şahane” olduğundan bahisle söylüyordu. “Kıyamet kopacağını bilseniz elinizdeki fidanı dikin” diye bir hadis-i şerifimiz var bizim de. Yunan atasözünün filozofik açılımları, bizim irfani geleneğimizin hayata bakışına ne kadar benziyor değil mi? Bizim hayata bakışımıza da benziyor mu peki?

“Kendime üzüldüğüm gibi bazen insanlar için de üzülüyorum” dedi ayakta duran. “Demek güzelliğin oradan!” dedi oturan.

Keder, hüzün, yeis, hepsi insan için… Ama her günü, her anı kahırla yaşamak, yaşamak değil… Aç kalbini, güzelliğin membaı orada, al avuç avuç sür yüzüne, dağıt güzelliği her zerrene, güzelleş ki güzellik bir car daha kazansın! Şu yeryüzünde bir dava varsa, o da güzelliği çirkinlik karşısında galip getirme davasıdır. Güzel olmadan güzelliğin tarafında saf tutulmaz. İşin aslı esası o ki, güzellik bulunmadan şu yeryüzünde hiçbir harp kazanılmış olmaz.

“Hayat o kadar güzeldi ki… Hakikaten bu sabah saatinde yaşamak güzel şeydi. Her şey güzeldi, taze ve âhenkliydi… İşte cami avlusunda ilk huzme bir kadın gibi soyunmuş oynuyordu. Bu taze simit kokusu, yürüyen adamların acelesi, bu düşünceli yüzler hepsi güzeldi… Bu güzellik duygusu ve içinde ona bir orkestra gibi refakat eden sevinç alelâde bir duygu değildi” diye sürüyor güzelliğin izini ‘Huzur’da, rahmetli Ahmet Hamdi Tanpınar.

“Bir yıldızda bulunan bir çiçeği seversen, gece gökyüzüne bakmak daha güzeldir” diyor şaheseri ‘Küçük Prens’te, Antoine de Saint Exupery.

Bir de şunu düşünün; kullanılmadığı için sahibi tarafından geçici heveslere kiraya verilen bir kalp ne hisseder?

“Bir tek hakiki iyilik bir insanın kabını doldurmaya yeter” dedi meczup, “dolmasa taşar mıydı?”