İstanbul’un su tiryakileri ve Beykoz’un tarihçesi

İstanbul’un su tiryakileri ve Beykoz’un tarihçesi

Akademisyenler İstanbul’un boğaza nazır ilçelerinden Beykoz’da üç ekolojik sınıfın mevcut

Pakistan denies Indian premier permit to use airspace
البرلمان التركي يدين قراري 'النواب' الأمريكي ضد أنقرة
إسبانيا ستوجه لرفعت الأسد تهمة غسيل أموال وإدارة منظمة إجرامية

Akademisyenler İstanbul’un boğaza nazır ilçelerinden Beykoz’da üç ekolojik sınıfın mevcut olduğunu söylüyorlar.

Birincisi 18’inci yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan sahil kesimi, ikincisi işgücünün yoğunlaşmasıyla ortaya çıkan gecekondular, üçüncüsü gecekondu bölgelerinin üstünde oluşmaya başlayan varlıklı siteler.

Geçen hafta Beykoz’da düzenlenen 7 oturumda Beykoz üzerine çalışmış, eser vermiş veya bizzat Beykoz’u yaşamış 107 akademisyen ve uzman sunum yaptı.

Onlarca özelliği barındıran Beykoz, ilk kez tüm yönleriyle bir sempozyumda masaya yatırıldı.

**

Sempozyumdaki konuşmalardan öğrendiklerimizi paylaşalım;

Beykoz adının kökeni tepe ya da büyük kayadan geliyormuş.

Cumhuriyet döneminin ilk ve en önemli fabrikalarına ev sahipliği yaptı.

1810 yılında tabakhane olarak kurulan Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası, Beykoz kağıt fabrikası ve Paşabahçe cam fabrikası İstanbul’un en eski fabrikalarından biri.

**

Beykoz’daki suların tarihçesine göre ilk keşfedilen kaynak suyu Beykoz’daki Karakulak.

Edebiyatçılar Londra’ya giderken Karakulak suyu götürüyorlarmış.

İstanbul’dan hacca gidenler yanlarında Karakulak suyu götürürler, bitmezse de dökmeye kıyamayıp yanlarında geri getirirlermiş.

İklimin kurak gittiği ve su kıtlığı olduğu dönemlerde de Karakulak suyu İstanbullular için hayat olmuş.

II. Abdülhamid’inÇamlıca, Taşdelen ve Karakulak sularını severek içtiği söylenir.

Özel misafirlere ise Sırmakeş suyu ile yapılmış kahve ikram edilirmiş. Yurtdışına ihraç edilen ilk suyumuz da Sırmakeş.

Karakulak, Çubuklu, Sırmakeş ve Göztepe suları yalnız Beykoz’un değil İstanbul’un da o dönemde su ihtiyacını karşılıyormuş.

Bu sular tiryakilerinin vazgeçemediği sularmış ve yurtdışına hediye olarak götürülürmüş.

**

Beykoz gerek deniz yolu gerek karayolu anlamında her zaman önemli bir geçiş yolu.

En önemli yerleşim yeri Anadolu Kavağı’nın kuzeyinde bulunan ve Yoros Kalesi olarak bilinen yer. Bu önemli kale ve bölge eskiçağın birçok edebi eserine ve kaynağına konu olmuş.

M.Ö üçüncü yüzyılda yaşayan şair Apollon bir eserinde Yoros Kalesi bölgesini, Karadeniz’e açılacak yelkenlilerin kurban kesip deniz tanrısının azabından kurtulmak için adaklar adadıkları bir yer olarak anlatmış.

**

Beykoz aynı zamanda 150 yılı aşkın bir belediyecilik tecrübesine sahip.

Dersaadet Belediye Nizamnamesi ile 6 Ekim 1868’de kurulan Beykoz Belediyesi resmen 21 Mayıs 1875’te hizmete başlamış.

İlk Belediye Meclis Üyeleri de Eşref Efendi, Tevfik Efendi, Antimos Efendi, Hacı Hüseyin Efendi, Ahmed Kamil Efendi, Agob Efendi ve Kirkor Efendi. Beykoz, İstanbul’un ilk beş belediyesinden biri ve Anadolu yakasının ilk belediyesi.

Beykoz’un seçilmiş ilk belediye başkanı İkinci Meşrutiyet’ten sonra 1908’de göreve gelen Paşabahçeli avukat Mehmet Kadri.

**

52 dalyanın olduğu Beykoz, ‘İçinden okyanus geçen ilçe’ olarak da biliniyor.

Dünyanın en güzel ikinci koyu olarak Côte d’Azur’un ve Fransa’nın Nice şehri gösterilse de Beykoz’u anlatan akademisyenlere göre Riva en güzel ikinci koy ve Côte d’Azur’la yarışabilecek düzeyde ama bakıma ve yatırıma ihtiyacı var.

Ve Riva sahili Nice sahilinden daha güzel.

Riva, dünya arkeolojisi için de önemli sonuçlar veren bir yer olmuş.

Yaklaşık 250 bin yıllık 40’dan fazla aletlere ulaşılmış.

**

İstanbul’da ve özellikle Beykoz’daki balıkçılığa değinmeden olmaz.

Eskiden Beykoz’dan ‘kovayı denize attığınızda, sudan çok balık dolardı’ sözü balığın bölgedeki önemini anlatıyor.

Boğazın ve belki de dünyanın en güzel balığı da lüfer.

Yani Osmanlı’nın son dönem aydınlarından Asaf Muammer Bey’in dediği gibi: İstanbul’un Lale Devri varsa bir de lüfer devri var.

**

Beykoz, sinema ve televizyon endüstrisi ile en barışık yerlerden biri.

Garip akımının önderlerinden Orhan Veli Kanık da Beykoz doğumluymuş

Küçüksu Kasrı yerli ve yabancı sinemacıların en gözde çekim alanı.

Cumhuriyet tarihi boyunca çeşitli film ve dizilere ev sahipliği yapmış.

2019 yılı itibariyle ‘Türk televizyon endüstrisinin en fazla üretim yaptığı ilçe’ unvanına sahip bulunan Beykoz, aynı zamanda Türkiye’nin küresel ölçekteki tanıtım ve prestijinde olumlu roller oynayan yüksek profilli sinema filmlerinde de sık sık plato olarak kullanılıyor.

Beykoz Sempozyumu’nda konuşulanların kitaplaştırılıp yayımlanacak olması da konuşulanların uçmaması adına güzel bir adım olmuş.