Washington’u anladınız, Moskova’yı anladınız, Ankara’yı anladınız mı?

Washington’u anladınız, Moskova’yı anladınız, Ankara’yı anladınız mı?

“Bu harekât, Barış Pınarı, Ortadoğu’yu ve devamını değiştirecek” yazdık ilk

Kuramsal yaklaşımlara yeni bir örnek
White House working on messaging on impeachment: Senator Graham
Iraqi parliament accepts PM Abdul-Mahdi's resignation

“Bu harekât, Barış Pınarı, Ortadoğu’yu ve devamını değiştirecek” yazdık ilk ve öyledir, değişiyor…

‘Terör koridoru/4 ülkeden parçalı sözde Kürdistan’ değil sadece, ‘Yüzyılın Planı’, ‘Küre Koalisyonu’, ‘Başkent Kudüs’, ‘Neom Projesi’, ‘Katar’ın ada yapılması’ hep düşmüştür.. Onların ‘Kürt Kartı’ dediği, ‘PKK kartı’ yırtılmıştır. ‘Arap NATO’su, ‘Avrupa Ordusu’ zaten yoktular, hayalleri ricat ediyor…

Şimdi Suriye’nin kuzeyine ‘Avrupa gücü’ (Almanya-Fransa-İngiltere) öneriyorlar.. Bu denli dağıldıkları görülmemişti, “losers’ club” yazabiliriz, ‘ezikler’ okuyunuz…

Şimdi Ankara’ya, ‘Bir araya gelelim, özledik’ dediler, oysa yıllardır ‘buyrun’ deniyor, Barış Pınarı’nı Birleşmiş Milletler’e ilk şikâyet eden İngiltere ve Fransa’ydı, yüz yıl sonra aynı yerde, Şanlıurfa ve Gaziantep’te randevu önerildi, ‘nerelerde çizdiyseniz o haritaları, oralarda silin’ sayabiliriz…

Mamafih görüşebiliriz… Ankara diplomaside/müzakerede form tutmuştur, geç kaldıkları bölgeye ‘donör’ olabilirler, ‘pahalıya patlayacaktır’…

***

Barış Pınarı ‘iki mutabakat muhtırası/memorendum of understanding’ üretti…

ABD ile ilki, Rusya ile ikincisi.

Bunlar aynıdır! Bir daha yazalım; Aynıdır! Aynı paranın iki yüzüdür, yazısı da turası da aynıdır. Tektir. BM Güvenlik Konseyi’nde harekâta karşı adım atılmasını iki süper güç tarihte ilk kez bir arada hareket ederek nasıl engellediyse, iki anlaşma da devamıdır…

Böylece Ankara’yı anlamaya artık başlayabiliriz… Başarı bu parayı atıp, dikine oturtmasıdır.

***

Eğer, harekât artı ABD-Rusya tek ise, Suriye’nin kuzeyi, hatta Ortadoğu ancak paftadır. Büyük iş görülüyor…

ABD ve Rusya uzlaşıları sadece açıklanan metinlerdeki kadar mı? Devamı olduğunu tahmin edebiliriz. Böylesi ‘belirsizlikler zamanı’nda her şey yazılı olamaz.

Mutabakatların ‘Ortadoğu jeopolitiğine yönelik anlamı’ kadar, küresel anlamını, Rusya-ABD-Çin üçgenindeki tercümesini, açıortayını Türkiye’nin çizdiğini sadece kavramak azdır, üzerine çalışmalıyız…

“ABD ile anlaştık, geri bastılar, Türkiye ve Rusya geldi” diyerek olmaz. Evet, öyle ama bu başlangıç. Harekâtın başlamasıyla birlikte İran şiddetle karşı çıktı. Soçi’den sonra yelkenleri hızla ve dramatik biçimde indirdi.

Neden?

Hadi, Cumhurbaşkanı Soçi’ye gitmeden fena hırpaladı, yalnızlıklarını anladılar, ondan ötürü.

Peki Çin?

Dünyanın hiçbir meselesinde hele Ortadoğu’daki anlaşmazlıklarda memnuniyetsizlik düzeyinde duruş açıklamayan Pekin de karşı çıkmıştı Barış Pınarı’na? Şimdi, “Huzur ve barış geleceğinden umutluyum” diyor?..

Ucu kendisine dokunuyor da ondan…

***

Çin Dışişleri Bakanlığı bu açıklamayı yaparken, Hindistan Başbakanı Narendra Modi Twitter’da, Henry Kissinger, Tony Blair, John Howard, Condoleeza Rice ve Robert Gates’le birlikte fotoğraf paylaşıyordu!

Çin’in Fırat’ın doğusu ile ilgisini, yeryüzü rekabetindeki yerini bu resim üzerinden dahi çözmek mümkündür. O zaman ABD ve Rusya anlaşmalarının neden ‘bir’ olduğu da anlaşılır.

Tıpkı Türkiye’nin bu anlaşmayı yapabilecekleri tek ülke olduğu gibi…

***

Ankara’yı artık bilmeliyiz… Ki, bu ülkenin bağımsızlığı adına yapılacakları ve dünyada üzerinde durduğu kaidenin kalınlığını anlayalım…

Harekât başlamadan ortaya çıkan, ‘Yeniden Asya’ neydi? Balkanlar ziyareti, takiben, Türk Dünyası ziyareti ve ‘6 devlet bir millet’ daveti neydi?..

‘Dünya beşten büyüktür’ deniyor, değil mi…

Cumhurbaşkanı: “Yeni dünya düzenini bir önceki zulüm ve acı üzerine değil, adalet ve barış üzerine kurmak istiyorsak önce bu konuda anlaşmamız, birlikte hareket etmemiz şart. Her şey o 5 üye için. Hatta biri için!”.(22 Ekim.) (‘Dünya 5’ten büyüktür’ aslında 1’den büyüktür’, N. Ersanel, Yeni Şafak, 29 Eylül.)

Madem öyle; bugünden sonra CENTCOM’un kapatılması konuşulmalıdır! İncirlik’teki nükleer silahların akıbeti konuşulmalıdır. ABD’nin bu silahları çekme arzusu var ise -ikide bir ‘orada güvendeler mi’ sorularından onu anlıyoruz- Cumhurbaşkanı’nın, “Birilerinin elinde nükleer başlıklı füze var ama benim elimde olmasın! Ben bunu kabul etmiyorum” açıklamasını hatırlamalıyız.

Hatta hatta… Başkan Trump’ın Suriye’den, zamanla Irak’tan çekilmesi söz konusu iken, petrol kuyularının başına asker dikmesinin Türkiye’ye ne söylüyor olabileceğini de tartmalıyız. Her mesaj biraz da pazarlıktır!

***

Rusya Devlet Başkanı Putin’in, Astana/Soçi sürecini bölgenin tüm sorunlarının çözümü için anahtar olarak tarif etmesi, Rusya-Türkiye’nin Ortadoğu’daki yeni pozisyonunu betimliyor.

‘Türkiye’nin Suriye’deki varlığı’ cümlesi modern bir anlatımdır. ‘Türkiye eski topraklarına dönüyor’ cümlesi ise çoğunu rahatsız etse de, kastedilen, yüz yıl önce ayrıldığınız toprağa yeniden dokunduğunuzda kadim sinir uçlarının bunu ‘vücudun diğer tüm organlarına’ iletecek olmasıdır!

Bu yüzden, İsrail’e dikkat! Irak, İran, Mısır, Lübnan, AfPak hatta Hindistan, Afrika ve Akdeniz de eskisi gibi olmayacaktır.

Tek yapmamız gereken Ankara’yı anlamak! O ezberleri bozdu. Sahada ve masada kazandı.

Anladık mı?