Yapay zeka geleceğimizdir…

Yapay zeka geleceğimizdir…

Yapılan araştırmalar son bir iki yıldır iş ilanlarında büyük değişimler olduğunu göst

Turkish simit enters Oxford English Dictionary
Siyasî pornografi, siyasetin dizaynı ve Londra’nın İmamoğlu aşkı!
السلطات التركية توقف 8 أشخاص بعملية أمنية ضد تنظيم 'داعش'

Yapılan araştırmalar son bir iki yıldır iş ilanlarında büyük değişimler olduğunu gösteriyor. 2018 yılında yayınlanan “İŞKUR işgücü piyasa araştırması” sonuçlarına göre en fazla aranan iş başlıklarına bir bakar mısınız? Yapay zekâ uzmanı, Robot kaynak operatörü, Bilişim teknolojisi, Elektrikli araba teknik bakımcısı, Güneş enerji sistemi teknik personeli, Dijital reklamcı, Veri tabanı yöneticiliği, ARGE mühendisi, E-ticaret uzmanı, Siber güvenlik uzmanı, İnternet televizyoncusu, Yazılım destek uzmanı, Robot mühendisi, Üç boyutlu grafik animasyoncu, Mobil yazılımcı, Veri analisti. Peki bunlara baktığınızda bazı sorular aklınıza gelmiyor mu? Birincisi Türkiye’de bu adamları hangi okulda kim yetiştirecek, ikinci soru bu alanlarda neden geç kalıyoruz? Bu iki sorunun cevabını bulduğumuzda ve uyguladığımızda inanın Türkiye ekonomisi 10 yıl içerisinde iki kat büyüyecektir.

Ben bugün bütün bu başlıkların en üst noktası olan yapay zekadan bahsedeceğim.Temel olarak, Yapay zekâ, insanın düşünme yöntemlerini analiz ederek bunların benzeri yapay yönergeleri geliştirmeye çalışmak olarak tanımlanabilir. Yanlış bakış açısına göre, programlanmış bir bilgisayarın düşünme girişimi dense de aslında öğrenebilen ve gelecekte insan zekasından bağımsız gelişebilecek bir kavramdır. Tarihi 1950’lere dayanıyor. İlk yapay sinir ağı temelli bilgisayar SNARC, MIT’de Minsky ve Edmonds tarafından 1951’de yapıldı.

Yapay Zekanın bu ölçüde yaygınlaşmasınınsa iki büyük nedeni var. Bunlardan ilki ticari açıdan yapay zekanın çok karlı olması ve maliyeti düşürmesi. İkinci nedeniyse yapay zekâ ve bilgisayar teknolojisi konusunda insanlığın eriştiği bilgi ve olanaklardır. Bugün yapay zekayı kullandığımız başlıca alanlara şu şekilde örnek verebiliriz; Sanal asistanlar: ÖrneğinApple’ın kullandığı Siri, Oyunlar, Akıllı arabalar, Satın alma tahmincileri (e-ticaret), Dolandırıcılığı önleme, Sohbet ve destek botları, Güvenlik sistemleri, Müzik ve yol öneri robotları (Spotify), Akıllı ev sistemleri.

Geleceğin ekonomisinin bu kavramlar üzerine kurulduğu günümüzde bizimde bu kavramlara hızla adapte olmamız ve bunun ekonomisi üzerinde yoğunlaşmamız gerekiyor. Bu açıdan birkaç yolumuz var; birinci yolumuz, bu sistemleri direkt satın alabiliriz ya da üretsek bile üreten insanlar yabancı işgücü olabilir ki o zaman bugünden daha bağımlı bir ekonomi oluruz. İkinci ve en doğru yol temelden başlamaktır. O da eğitim sistemine anaokulundan başlayarak üniversiteye kadar bu alanlarda üreten insanlar yetiştirecek sistemleri adapte etmektir. Yukarıda yazdığım tüm iş kollarında çalışacak, sadece Türkiye’de değil tüm dünyada üretecek katma değer yaratacak yeni insanı yetiştirmek en doğrusu.

Bu ülkede bu işi mesele eden birisi var. Üstelik bu kişi eğitimde yapay zekâ ve diğer kavramları kullanma işine ek olarak, bu alanda ürün ortaya çıkarıp, çıkardığı ürünü de bu işin en önemli vitrininde dünyaya sunabilecek kadar da girişimci ve cesur.

Hepimiz için umut ve gurur olan bu olay geçtiğimiz hafta ABD Boston’da tüm dünyanın kulak kesildiği bir etkinlikte oldu. Dünyanın en önemli şirketleri, üniversiteleri ve üç bine yakın duayenin buluştuğu, AIWorld Coference &expo yani dünya yapay zekâ konferansı yapıldı. Bu konferansın tarihinde ilk kez bir Türk ana konuşmacıydı ve onun yapay zekâ kullanarak kurumlarında geliştirdiği ve kullandığı sistem de oradaydı. Konuşmacı Enver Yücel’di, Yücel dünyanın bu alanda çalışan en önemli insanlarının gözünü içine bakarak “biz Türkiye’de kurumlarımızda iki yıllık çalışma ile yapay zekâ temelli eğitime geçtik. Bu sistemi 6 ay gibi bir sürede dünyaya sunacağız” dedi. Tüm dünyaya yaptığı işi, vizyonunu ve ürettiği işi anlattı. Kısaca “biz başarabiliriz” dedi. Kendisini kutluyorum, bahsettiği iş o kadar kıymetli ki; eğitim sisteminin sorununu çözebilir, gençlerimizin geleceğe hazırlama sorunumuza çare olabilir, Türkiye ekonomisi için bir ışık olabilir. En önemlisi de hepimiz için umut olabilir.

Şunu belirtmem gerekiyor ki bu konuda YÖK MEB’e göre daha hızlı hareket ediyor. Geçtiğimiz yıl üniversitelerde bu alanlarda bölümler açılmasının önünü açtı. Kutluyorum YÖK başkanımızı, umarım bu konuda yıl daha da kararlı olurlar. Zira bu alanlara giren üniversitelere daha esnek davranıp akademisyen zorunluluğu kısmında esnek davranacaklarını umuyorum. Çünkü maalesef ülkemizde bu alanda akademisyen bulmak pek kolay değil. MEB konusunda o kadar iyimser değilim ama en azından Enver Yücel’e kulak verirlerse çok hızlı yola alacaklardır. Son söz; lütfen dünyaya bakın gelecek avuçlarımızdan kayıp gitmesin “biz de başarabiliriz.”