ABD Temsilciler Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 96. yılında Türkiye aleyhinde bir karar tasarısı
ABD Temsilciler Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 96. yılında Türkiye aleyhinde bir karar tasarısını kabul etti. Tasarıda yüz yıldır tüketemedikleri yalanın yani Ermeni soykırımının kabul edilmesi öngörülmektedir. Yaptırım gücü olmasa da Türk milletini yaftalayan ve tarihini lekelemeyi amaçlayan bu tasarının lehinde oy kullananların hiçbirinin Ermeni meselesi hakkında bilgisi olmadığı âşikârdır. Ancak, Türkiye’nin bugün bölgesinde elde ettiği başarılarını tarih üzerinden cezalandırmayı amaçlamaktadırlar.
Asırlarca birlikte yaşamış Türkler ve Ermenileri karşı karşıya getiren mesele nasıl doğmuştur? Amerikan Temsilciler Meclisi kendi kaynaklarına baksa, meselenin Amerikan misyonerlerinin Ermenileri kışkırtmaları ve Batılı güçlerin Osmanlı Devleti’ni bu mesele üzerinden terbiye (!) etmeye niyetlenmeleri ile ortaya çıktığını kolayca göreceklerdir.
Ancak Batı’dan Doğu’ya, geçmişte olduğu gibi ötekileştirici bir önyargıyla bakılınca bu hakikatin daha doğrusu hiçbir hakikatin görülmesi mümkün değildir. Meselenin, ABD’li misyonerlerin akıl babalığı ve Osmanlı Devleti’nin ortadan kaldırılmasına karar vermiş olan Batılı güçlerin himayesi ile ortaya çıkması gören gözleri kör etmiştir. Tanrı ve İsa adına faaliyet gösteren misyonerler ile devletleri adına, sözde barışı temsil eden elçi ve konsoloslar şahit olmadıkları olayları; duydukları dedikodulara istinaden yazıp kendi kamuoylarını iğfal etmişlerdir. Bugün ABD Temsilciler Meclisi’nde tasarı lehinde oy verenlerin çoğu da iğfal edilmiş bu zihniyetin bakayasıdır. Hayatlarında meseleye dair bir makale dahi okumamış olan Temsilciler Meclisi üyeleri kulaklarına düşürülen yanlış bilgiler ile Türk tarihini hedonistçe lekelemeye kalkmışlardır. Her şeyden önce bu durum ahlâkî bir meseledir. Lakin söz konusu başkalarının tarihi olunca ahlâk kolaylıkla rafa kaldırılabilmektedir.
1890’lardan sonra Osmanlı topraklarında çeşitli görevlerde bulunmuş 1900’lü yıllarda İstanbul’da reji idaresi genel müdürü, daha doğrusu sömürgecilerin İstanbul’daki mali komiseri olmuşLui Ramber, Beyoğlu’ndaki sıcacık odasından kaleme aldığı günlüklerinde; o sıralarda Anadolu’da yaşanan Ermeni olaylarını da anlatır. Ramber’ın, yaşadığı topraklara ve yöneticilerine yukarıdan bakması hasebiyle, “Bu konuda kesin bilgilerin elde edilmesi mümkün değildir” ifadesi ile başlayıp ardından bir yığın iftirayı peş peşe sıralaması, Batılıların bu konudaki genel karakterini yansıtır.
Bu ötekileştirme ve fantezilerin alışkanlık haline geldiğini ve bunun zaman içinde adeta genetik bir miras olarak devredildiğini, gerek Avrupa meclislerinde ve gerekse 1987 sonrasında doğrudan Avrupa Parlamentosu’nun aldığı kararlarda şahit olduğumuz gibi; ABD Temsilciler Meclisi’nin müteaddit girişimlerinde de şahit oluyoruz.
Endişeye mahal yoktur. Eskilerin dediği gibi “İt ürür kervan yürür”. Ancak bizim de buna karşı alacağımız tedbirler olmalıdır. Ermeni meselesi konusundaki iftiralar Batı’dan her kaşındığında aklımıza gelecek bir mesele olmaktan çıkarılıp gündemimizin merkezine yerleştirilmelidir. Ülkemizin Cumhuriyet Bayramı’nı kutladığı bir günde, adeta tehdit edilircesine, ABD’de Türkiye’nin aleyhinde bir kararın alınması tesadüfi değildir. Ermeni diasporası, Türkiye’nin aleyhindeki uluslararası lobiler ve içimizdeki gafiller bu meseleyi daha da tırmandıracak ve Cumhuriyet’in yüzüncü yılını zehirlemeye çalışacaklardır.
Türkiye, son yıllarda dünya mazlumlarının yanında durarak, insani yardımlarda zirve yaparak ve nihayetinde Suriye’de barışı tesis etmek için sahaya adım atarak elde ettiği prestiji yıkmayı amaçlayan bu girişimler karşısında siyaset geliştirmelidir. Bu mesele hava ve saha üstünlüğü elde etmek üzere kurulan S400’ler, üretilen İHA ve SİHA’lar kadar önemlidir. Hatta dünyanın yönetişiminde sözün ve propagandanın geldiği noktaya bakıldığında daha da önemlidir.
1915 olaylarının yüzüncü yıldönümünde Türkiye’ye yöneltilmiş propaganda savaşlarını bertaraf etmek ve 1000 yıllık Türk-Ermeni ilişkilerini restore etmek maksadıyla kurulan kurullar nerededir?
2015’te Cumhurbaşkanı’nın sofrasında konuşulanlar maalesef ortada kalmıştır. Sofra düzeninde, Cumhurbaşkanı’na yakın oturtulanlar nerededir? Heyecanları mı, bütçeleri mi tükenmiştir. Yoksa günü kurtarmak için mi bir araya gelmişlerdir?
Kısaca, sadece uzaktan bir havlama sesi gibi gelen ABD Temsilciler Meclisi’ne bakmayalım; iğneyi önce kendimize batıralım.