Yaşar Süngü: Devredilemeyen görevler

Yaşar Süngü: Devredilemeyen görevler

“Biz çocuklarımızı sokakları kirletme diye yetiştiriyoruz. Japonlar sokakta çöp görürsen a

EU rapporteur urges restoration of trust with Turkey
Local shopping malls on radar of Asian, Arab investors
Yemekteyiz vs Sofrada: Does Murdoch know Fox TV is ripping off Acun Ilıcalı?

“Biz çocuklarımızı sokakları kirletme diye yetiştiriyoruz.

Japonlar sokakta çöp görürsen al çöpe at diyerek yetiştiriyor.

Bu nedenle Japonya’da sokaklar tertemiz.”

Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin (EGD) İzmir’de Tarihi Havagazı Fabrikası Kültür Merkezi’ndeki XI. Küresel Isınma Kurultayı’na katılan işadamlarından biri bu sözlerle temizlik konusundaki anlayış ve zihniyet farklılığına dikkat çekmiş.

Haklı değil mi?

Bizde sokaklar neden kirlenmeye devam ediyor.

Çünkü biz sokakları temizleme işinin sadecetemizlik görevlilerine ait olduğunu düşünüyoruz.

Kirletme görevinin de bize!

**

BM İklim Değişikliği Konferansı-COP 25’te, Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) State of The Climate-İklim Durumu 2019 raporunu kamuoyu ile paylaştı.

Rapor;

*Son on yılda, sera gazlarının neden olduğu küresel sıcaklığın, buzul erimesinin ve deniz seviyesindeki yükselmenin olağanüstü derecede arttığını;

*2019 yılının, tarihteki en sıcakikinci ya da üçüncü yıl olarak kayda geçeceğini,

*Küresel sıcaklık artışının 1.1°C artış gösterdiğini,

*Atmosferdeki karbon dioksit oranının rekor kırdığını dile getiriyor.

**

Görünen o ki sorunu herkes kendi ülkesindeki iklim şartlarını görerek yaşıyor ancak çözüm konusunda hem bireysel hem de kurumsal olarak yapılan kayda değer bir şey yok.

Yani hem havayı, suyu, toprağı kirletmeye devam ediyoruz hem de şikayet ediyoruz.

Canımız sağolsun diyemeyeceğim çünkü bu kirli gidişle canımız sağ olmayacak.

**

95 kurum geçen ay sağlıklı bir gelecek için “Zehirsiz Kampanya” başlattı.

Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı’nın, Zehirsiz Sofralar Konferansı’nda, pestisitlerin zararları ve alternatif yöntemler konuşuldu, çok zehirli 13 pestisitin yasaklanması için bir imza kampanyası başlatıldı.

Gıda mühendisi Dr. Bülent Şık, bu pestisitlerin zararlarını şöyle açıkladı:

“Pestisit kalıntısı içeren gıdaların yenmesi veya kirli suların içilmesi insanlarda akut ve kronik olarak gözlenen çeşitli sağlık sorunlarına neden olur.

Faydalı böcekler, kuşlar ve arılar başta olmak üzere uçucu böcek türlerindeki dünya genelinde azalmanın, bir başka deyişle biyolojik çeşitlilikteki kaygı verici azalmanın en önemli nedenlerinden biri pestisit kullanımıdır.”

Kampanyanın hedefi şu; Doğayı ve insanları zehirleyen pestisitlerin yasaklanması kadar, zehirsiz tarım yöntemlerinin teşvik edilmesi ve doğa dostu üretim yapan küçük çiftçilerin desteklenmesi.

**

Yukarıda bahsi geçen pestisit, endüstriyel tarımda kullanılan zehirli kimyasallara verilen genel addır.

Bildiğimiz tarım ilacıdır ancak bu her tarım ilacının zararlı olduğu anlamına gelmez.

Bazı tarım ilaçlarındaki zararlı kimyasallar, herhangi bir hastalığı iyileştirmediği gibi; toprağı, suyu, havayı bunların sonucu olarak da hayvanları ve insanları, zehirlemekte, geri dönüşü imkansız biçimde toprak, su ve biyolojik çeşitlilik kaybına neden oluyor.

**

Açlığı ortadan kaldırmak ve tüm dünya nüfusuna yetecek miktarda ürün yetiştirebilmek için tarımsal üretimde bazı zehirli tarım ilaçlarının (pestisit) kullanılmasının bir gereklilik olduğu söylense de tarım alanındaki birçok uzman bu ilaçların gerekli olduğuna inanmıyor:

Bu ilaçlarla tarım üretimini artırmanın açlığa çare olmadığı gibi dünya genelinde insan sağlığı için önemli bir tehdide, biyolojik çeşitlilik kaybına ve yaygın bir çevre kirliliğine yol açtığı söyleniyor.

**

Vaziyet ortada; tarımsal üretim artıkça yoksulluk azalmıyorsa, gelir dağılımı eşitsizliği artıyorsa, fakir daha çok fakir, zengin daha çok zenginleşiyorsa tarımsal ilaçlarla üretimi artırmanın kimlere faydası olduğu açıktır.

**

Bir gün içecek suyumuz, soluyacak havamız ve üzerinde yaşayacağımız bir toprak kalmadığında yönetilecek şehirler ya da ülkeler de olmayacak.

O yüzden de insanoğluna ait olan değerleri korumak herkesin vazifesidir.

Yaşayan her canlıya eşit biçimde verilen hava, su ve toprağı savurganlık, israf ve vurdumduymazlıkla kullanmaya kimsenin hakkı yoktur.

Herkes de hakkını gücü nispetinde korumak zorundadır.

Havayı, suyu, toprağı koruma görevi herkesindir, devredilemez.