ABD Seçimleri Neden Bu Kadar Önemli?Çok Farklı bir seçim

ABD'de yarın yapılacak Temsilciler Meclisi ve Kongre ara seçimlerine çok sertleşmiş bir siyasi-kültürel kutuplaşma ortamında gidiliyor. Oy pusulaları

Bohemian Rhapsody Filmi Nasıl Gösteriliyor Gerçek Mi?Yalan Mı?
Kadınlar neden yalan söyler?
Google’ın öyküsü

ABD’de yarın yapılacak Temsilciler Meclisi ve Kongre ara seçimlerine çok sertleşmiş bir siyasi-kültürel kutuplaşma ortamında gidiliyor.

Oy pusulalarının üzerinde Başkan Trump’ın adı yok ama bu seçimler adeta onun başkanlığı, iç ve dış politika pratikleri üzerine bir referandum özelliği taşıyor.

Bu ara seçimler ABD’yi o kadar kritik bir dönemece getirdi ki, eski başkan Obama’nın bile, eski başkanların siyasetten uzak durma geleneğini bir kenara bırakarak Trump’a karşı Demokrat Parti kampanyasını desteklemek için sahaya indiğini görüyoruz.

ABD’de her başkanlık döneminin ortasında, Temsilciler Meclisi’nin 435 üyesini, senatonun 100 üyesinden 35/39’unu yenileyen bir “ara seçim” yapılır.

Bu seçimler vatandaşlara, iki yıl önce seçtikleri başkanın ve partisinin performansını değerlendirme, hoşnut değillerse Mecliste veya Senato’da hatta ikisinde birden çoğunluğu muhalefet partisine oy vererek, başkanı dengeleme fırsatı yaratır.

Yüksek Hakimler Kurulu’nun başkanı da iktidar partisinden ise güçler ayrılığı, pratikte bir dahaki seçimlere kadar kağıt üstünde kalır.

Bu süre içinde teorik olarak başkan, sistemin doğasını etkileyebilecek radikal kararlar alabilir, hatta Anayasa’yı değiştirmeye kalkabilir.

ABD’de bugüne kadar, hem başkanlar, hem de Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti merkez sağ ve merkez sol çizgilerde kaldıkları için, her iki meclisin çoğunluğunun başkanın partisinin elinde olduğu dönemlerde bile rejim ve düzen açısından ciddi bir sorun çıkmadı.

Ancak, bu ara seçimlerde durum farklı.

Farklı sandık sonuçların siyasi etkileri ne olur?
Trump merkez sağın iyice sağında olan bir başkan.

Halen iki mecliste çoğunluğu elinde tutan Cumhuriyetçi Parti de gittikçe artan oranda merkez sağ çizgiden uzaklaşarak Trump’ın siyasi çizgisinin etkisi altına giriyor.

Demokrat Parti’de de, en son Hillary Clinton tarafından temsil edilen merkez solun temsilcilerinin partinin tabanının güvenini artık koruyamadıkları görülüyor. ABD’de siyasetin yelpazesinde merkez sağ ve merkez sol iyice zayıfladı, zayıflamaya hatta erimeye devam ediyor.

Eğer Demokrat Parti, bu ara seçimlerde Kongre ve Meclis’te çoğunluğu ele geçirebilirse Trump’ı azletme sürecini başlatabilecek.

Yalnızca Meclis’in çoğunluğunu ele geçirse bile Demokrat Parti, en azından Trump’ın seçim kampanyası ile Rusya arasındaki bağlara ilişkin soruşturmayı canlandırma, genişletme olanağı elde edecek.

Eski ABD Başkanı Barack Obama, Demokrat adaylara destek için “sahaya indi”.

Eğer Cumhuriyetçiler Kongre ve Meclis’teki çoğunluklarını koruyabilirlerse, yalnızca Trump’ın başkanlığı güvence altına alınmış olamayacak.

Trump’ın çatışmacı, toplumu kutuplaştırıcı tarzının, aşırı sağ politik çizgisinin seçim kazandırdığı yönünde bir algı oluşacağından partinin sağa kayışı daha da hızlanacak.

ABD siyasi ikliminde, Trump’ın başkanlığıyla hızlanan kutuplaşma ve değişim eğilimi giderek daha da güçlenecek.

Bu nedenlerden, ABD dünyanın en zengin ekonomisine, en güçlü ordusuna, bilişim ve kültür endüstrisine sahip olduğundan yarınki seçimlerin sonuçları, yalnızca ABD halkının değil, tüm dünya halklarının da yaşamını, geleceğini etkileyebilecek.

Seçimlerden Cumhuriyetçi Parti zaferle çıkarsa, küreselleşmeye karşı milliyetçili

ği ve “yerliciliği”, hatta ırkçı politikaları savunan bir yönelimle, ABD’yi İklim Değişikliği Anlaşması, İran’la nükleer anlaşma, Rusya ile Orta Menzilli Nükleer Füzeler Anlaşması gibi tüm insanlık için yaşamsal öneme sahip anlaşmalardan çıkaran, Çin’i hedef alan ticaret savaşları başlatan, Avrupa Birliği’nde, milliyetçi ırkçı ve birlik karşıtı akımları desteleyen dış politikalar; içerde de ırkçı, LGBT düşmanı politikalar konsolide olacak.

Diğer bir deyişle, ABD’de siyasi, dengelerde sağa kayış hızlanır kutuplaşma derinleşirken, uluslararası alanda gezegenin ekolojik dengelerini tehdit eden, bir büyük savaş olasılığını da güçlendiren gelişmeler hızlanacak.

Seçimlerden Demokrat Parti zaferle çıkarsa, Cumhuriyetçi partiden senatör ve temsilciler, Trump politikalarının seçim kazandırmadığını düşünecekler.

Demokrat Parti de Trump’ı azletme, en azından etkisiz hale getirme yönünde önemli adımlar atma olanağı elde edecek.

Ancak ABD siyasi ikliminde derinleşmekte olan kutuplaşma eğilimini geri çevirmek kolay olmayacak.

Yarinki bugündür

ABD, yarın (6 Kasım) Temsilciler Meclisi ve Kongre ara seçimleri için sandık başına gidiyor. Keskin siyasi ve kültürel kutuplaşma atmosferinin hakim olduğu süreç, sadece ABD’yi değil dünyanın geri kalanını da derinden etkileme gücüne sahip.

Konuyla ilgili BBC Türkçe’de bir yazı kaleme alan Ergin Yıldızoğlu, seçimlerin referandum havasına büründürüldüğüne dikkat çekti ve Obama’nın bile, siyasetin dışında kalma ilkesini çiğneyerek, Demokrat Parti’ye destek için sahaya indiğini hatırlattı.

“ABD’de her başkanlık döneminin ortasında, Temsilciler Meclisi’nin 435 üyesini, senatonun 100 üyesinden 35/39’unu yenileyen bir ‘ara seçim’ yapılır” hatırlatması yapan Yıldızoğlu, seçimlerin başkanı dengeleme fırsatı verdiğine değindi ve ekledi:

“Yüksek Hakimler Kurulu’nun başkanı da iktidar partisinden ise güçler ayrılığı, pratikte bir dahaki seçimlere kadar kağıt üstünde kalır.

Bu süre içinde teorik olarak başkan, sistemin doğasını etkileyebilecek radikal kararlar alabilir, hatta Anayasa’yı değiştirmeye kalkabilir.

ABD’de bugüne kadar, hem başkanlar, hem de Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti merkez sağ ve merkez sol çizgilerde kaldıkları için, her iki meclisin çoğunluğunun başkanın partisinin elinde olduğu dönemlerde bile rejim ve düzen açısından ciddi bir sorun çıkmadı.

Ancak, bu ara seçimlerde durum farklı.”

Yıldızoğlu, Cumhuriyetçi Parti’nin giderek Trump’ın etkisi altına girdiğine değindi ve merkez sağ ile merkez solun ABD’de erimeye devam ettiğine dikkat çekti.

“Eğer Demokrat Parti, bu ara seçimlerde Kongre ve Meclis’te çoğunluğu ele geçirebilirse Trump’ı azletme sürecini başlatabilecek” yorumunu yapan Yıldızoğlu, “Yalnızca Meclis’in çoğunluğunu ele geçirse bile Demokrat Parti, en azından Trump’ın seçim kampanyası ile Rusya arasındaki bağlara ilişkin soruşturmayı canlandırma, genişletme olanağı elde edecek” hatırlatmasında bulundu.

Trump’ın kazanması halinde ise, ABD’yi ve dünyayı bekleyen tehlikeye ise, Yıldızoğlu şu satırlarla dikkat çekti:

“Eğer Cumhuriyetçiler Kongre ve Meclis’teki çoğunluklarını koruyabilirlerse, yalnızca Trump’ın başkanlığı güvence altına alınmış olamayacak.

Trump’ın çatışmacı, toplumu kutuplaştırıcı tarzının, aşırı sağ politik çizgisinin seçim kazandırdığı yönünde bir algı oluşacağından partinin sağa kayışı daha da hızlanacak.

ABD siyasi ikliminde, Trump’ın başkanlığıyla hızlanan kutuplaşma ve değişim eğilimi giderek daha da güçlenecek.”

Dünyayı bekleyen tehlikeye dair de hayli önemli uyarılarda bulunan Yıldızoğlu, “Seçimlerden Cumhuriyetçi Parti zaferle çıkarsa, küreselleşmeye karşı milliyetçiliği ve ‘yerliciliği’, hatta ırkçı politikaları savunan bir yönelimle, ABD’yi İklim Değişikliği Anlaşması, İran’la nükleer anlaşma, Rusya ile Orta Menzilli Nükleer Füzeler Anlaşması gibi tüm insanlık için yaşamsal öneme sahip anlaşmalardan çıkaran, Çin’i hedef alan ticaret savaşları başlatan, Avrupa Birliği’nde, milliyetçi ırkçı ve birlik karşıtı akımları desteleyen dış politikalar; içerde de ırkçı, LGBT düşmanı politikalar konsolide olacak” uyarısı yaptı.

Yıldızoğlu aynı zamanda, ABD’de giderek kök salan zehirli yaklaşımı şöyle özetledi:

“Seçimler yaklaşırken, ‘siyahlar bana oy vermeyecek kadar aptaldır’, ‘bir siyah liderin yönettiği ama bok çukuru olmayan bir ülke gösterin’ gibi ifadeleri kolaylıkla sarf edebilen Trump’ın ırkçı olarak yorumlanan söylemlerinin dozu da yükselmeye, toplumdaki kutuplaşma eğilimini daha da güçlendirmeye çalıştığı görülüyor.

Bu kutuplaşma eğilimi, ABD tarihinde çok uzun zamandır görülmeyen zehirli sonuçlar üretmeye başladı.

Ağustos ayında neo-nazi, beyaz üstünlüğü görüşleriyle bilinen bir genç, Virginia’nın Charlotteesville kasabasında barışçı bir gösterinin içine arabasıyla dalıp bir kişiyi öldürmüş, birçok kişiyi de yaralamıştı.”