Öksüz ve Yetim Hakkı Türk Kültüründe ve İslam dininde kimsesiz çocukların korunup gözetilmesi, toplumsal yaşama kazandırılması, evlenip yuva kurmalar
Öksüz ve Yetim Hakkı
Türk Kültüründe ve İslam dininde kimsesiz çocukların korunup gözetilmesi, toplumsal
yaşama kazandırılması, evlenip yuva kurmalarına yardımcı olmak esastır. Bu çocukların hakkını gasp edenlerin bir şekilde hem bu dünyada toplumun hem de ahirette Allah’ın huzurunda yerlerinin olmayacağı inancı hâkimdir.
Bu inanç “Öksüzün ahı pakçe gelir, yapça kakar86; Yetim hakkı, yedi taşı deler de geçer87; Yetim malı, ateşten gömlektir88, Yetim malı gasp edene, hakikât yolu kapalı olur89; Yiyeceklerin en kötüsü, yetim malı yemektir90’’ sözleriyle dile getirilmiştir. Öksüzün ahını alanların cezasız kalmayacakları düşüncesi ise şeytan örneğiyle “Öksüzün şeytanı çok olur91; Öksüzün şeytanı dokuz olur92’’ kullanımlarına yansımıştır.
Öksüz ve Yetimin Korunup Gözetilmemesi
Annesi ve babası olmayan çocuk, toplumsal yaşamda hem maddi hem de manevi pek
çok zorluğu kendi göğüslemek durumundadır. Koruyup kollayanı olmadığı için öksüzün hem
fizikî hem de psikolojik olarak hırpalanacağı, rencide olacağı düşüncesi “Alçak eşek binmeye
kolay, öksüz çocuk dövmeye kolay; Öksüz ölmez, örselenir’’ şeklinde ifade edilmiştir.
Öksüz, yetim çocuğun maddi imkânsızlıklardan dolayı yeteri kadar beslenememe durumu
“Öksüz kuzu toklu olmaz; Öksüz kuzu toplu olmaz; Öksüzün bir doyarı ayran, bir doyarı
bayram; Öksüzün dokuz karnı olur, birisi (sekizi) doyar, sekizi (biri) aç gezer; Öksüzün
karnı doymaz; Öksüzün öğünü birdir; Yetim kuzu koç olmaz’’ şeklinde, öksüze yapılacak
yardımın öncelikle beslenmesine yönelik olması gerektiği düşüncesi “Öksüz doyur da ne
yapacağına karışma108; Öksüz kır köpeği neyler’’ şeklinde ifade edilmiştir.
“Öksüze acır çok ama ekmek verir yok; Öksüzü kayıran çok, yarım ekmek veren yok; Öksüzü seven çok olur amma eline beş para veren olmaz; Öksüzün camide babası, hamamda anası çok olur.
Yetime acıyan çok olur da bir dilim ekmek veren bulunmaz; Yetime gel gel diyen çok da çörek veren olmaz’’ gibi örneklerde ise kutsal mekânlarda, kalabalık ortamlarda öksüz, yetim
çocuğa acıyan çok olsa da gerçekte ihtiyacını karşılayan insanların olmadığı düşüncesinin bir
yansımasıdır. “Öksüzün büyüğünü döverler’’ sözü, çocukken ve yetişkinken öksüz kalan
kişilere yönelik toplumun bakış açısındaki farklılığı yansıtırken, öksüz çocuğun karşılaşacağı
sorunlarla bizzat baş etmek zorunda kalacağı, öksüze kimsenin destekçi olmadığı düşüncesi
“Öksüz kendi göbeğini kendi keser; Öksüze vurmuşlar, vay anam, demiş; Öksüzü
dövmüşler, vay arkam, demiş; Öksüzün karnına vurmuşlar, vay arkam, demiş120’’ şeklinde
ifade edilmiştir.
Sevgisiz, Mutsuz ve Bahtsız Büyüme
Annesiz büyüyen, onun sevgisinden mahrum kalan çocuğun bu eksikliği ömür boyu
yüreğinde hissedeceği düşüncesi “Anadan öksüz, babadan yetim kalanın yüreği (sırtı) yağ
bağlamaz; Anam olsa da taştan olsa; Anam olsun da duvara ağ kursun ; Anasız kuzu melemez; Öksüz büyür büyür küçülür; Öksüz çocuğun bağrında yağ olmaz; Öksüzün bağrı yanık, gözü sönük olur; Öksüzün başı yerde gerek’’ sözleriyle dile getirilirken, babasız büyümekten kaynaklı mutsuzluk “boynu buruk’’ deyimine yansımıştır. “Analı oğlak (kuzu), yarda (gökte) oynar (gezer); anasız oğlak (kuzu), yerde oynar (gezer)’’ sözü ise anne sevgisiyle büyüyen çocuğun mutluluğunu davranışlarıyla belli edeceği ve özgüveninin yüksek olacağı düşüncesiyle ilgilidir. Öksüz ve yetim çocuğa hayatta talihin hiç gülmediği yönündeki
algının ise
“Öksüz güler mi gülerse onar mı?
; Öksüz güler mi meğer yanıla; Öksüz hırsızlığa çıkarsa ay ilk akşamdan doğar; Öksüz neden güler, yanılır da güler; Öksüz oynaşa çıkmış, ay akşamdan doğmuş135; Öksüz yemek bulsa burnu kanar; Öksüze güldün mü demişler meğer uyurken demiş; Öksüzün alnına güneş doğmaz; Yetim büyür, felek utanır; Yetim demiş: “Ben güldüm’’.
Felek demiş: “Ben neredeydim? ’’; Yetim güler, yanlış güler’’ sözlerine yansıdığı görülmektedir.
Bu hususta tespit edilen diğer kullanımlar ise şunlardır: “Anasız çocuk evde çürür,
babasız çocuk çarşıda; Öksüzün nesi olur, memesiz de büyür’’.
Dünya Çocuk Günü,
farklı ülkelerde farklı tarihlerde kutlanan gün.
Uluslararası Çocuk Günü fikri, 1925 yılında Cenevre’de yapılan Çocukların Refahı için Dünya Konferansı’ndan sonra doğmuştur. 54 ülke katılımıyla gerçekleşen Konferans’ta Çocukların Korunmasına Dair Cenevre Bildirgesi kabul edilmiştir. Dünya Çocuk Günü adıyla çocuklar arasında ortak duygular oluşmasını, ulusların barış içinde yaşama özlemlerinin pekişmesini amaçlar.
Bildirge esas olarak yoksulluk, çocuk işçiliği, eğitim gibi dünya çocuklarının refahını ilgilendiren konulara odaklaşmaktadır. Konferanstan sonra pek çok ülke, çocukların sorunlarına ilişkin olarak kamuoyunun dikkatini çekmek, çocuklara mutluluk getirmek ve çocuk konusunda teşvik etmek üzere bir günü Çocuk günü olarak belirlemiştir.
1 Haziran tarihi, 21 ülkede olmak üzere, en yaygın Çocuk Günü’dür. Türkiye’de 23 Nisan da kutlanmakta 20 Kasım tarihinde ise Çocuk Hakları günü olarak kutlanmaktadır.
Dünya Çocuk Günü zamanı
1925 yılında Cenevre’de 54 ülkenin katılımıyla gerçekleşen Çocukların Refahı için Dünya Konferansı‘ndan sonra Uluslararası Çocuk Günü kutlanması kararlaştırılmıştır. Bu konferansta yoksulluk, çocuk işçiliği, eğitim gibi dünya çocuklarının sorunlarına dikkat çekilmiştir. Konferansın ardından bir çok ülke çocukların sorunlarına ilişkin kamuoyu oluşturma adına belirledikleri bir günü Dünya Çocuk Günü olarak kutlamaktadırlar. Dolayısıyla bu günü her devlet farklı günler de kutlamaktadır.
UNICEF, “Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu” 1954 yılında aldığı bir kararla Ekim ayının ilk pazartesi gününü Dünya Çocuk Günü ilan etmiştir.
1 Haziran tarihi 21 ülke tarafından en yaygın kutlanan Dünya Çocuk günü tarihidir. 1 Haziran 2018 yılında Cuma gününe denk gelmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nde ise 23 Nisan da kutlanmaktadır.
Öksüzler unutmayın….