Ressam Ahmet Güneştekin’e Göre Para Varsa Sanat Önceliğini Alabilirsin Yoksa Kaybedersin

Ressam Ahmet Güneştekin’e Göre Para Varsa Sanat Önceliğini Alabilirsin Yoksa Kaybedersin

Ressam Ahmet Güneştekin: Ekonomik krizlerde sanat önceliğini kaybeder Ahmet Güneştekin, Türkiye’de yaşayan en pahalı ressamlardan ve dünyaca ünlü Mar

“Hiç kimse güvenliğimizi garanti edemez”: İğrenç bir sürgününe sıkışan Suriyeliler
Kemal Özdeş Geçen Yıl Da İstifa Etmiş
Merak edilen iOS 12 Türkler Onu Kabul eder mi?Apple Boykottan sonra “

Ressam Ahmet Güneştekin: Ekonomik krizlerde sanat önceliğini kaybeder

Ahmet Güneştekin, Türkiye’de yaşayan en pahalı ressamlardan ve dünyaca ünlü Marlborough Gallery kurumunun listesine Türkiye’den giren ilk ressam. Resimleri, Avrupa’nın ve Amerika’nın önemli galerilerinde ve fuarlarında sergileniyor. Eserlerinin değeriyse milyonlarca doları buluyor.

Güneştekin’in maliyeti 1 milyon doları bulan son eseri “Ölümsüzlük Odası” geçtiğimiz ay 13. Contemporary İstanbul’da sanatseverlerle buluşurken, birçok eseri de dünya turuna devam ediyor.

Monaco, New York, Madrid ve Amsterdam gibi birçok yerde dünyaca ünlü fuarlara ve sergilere katılan ve bir söyleşisinde Picasso örneği üzerinden “İyi ressam iyi tüccardır” ve “Eserini satmayan sanatçı yoktur, satamayan vardır” ifadeleriyle, sanatın ekonomi yönüyle de ilgilendiğini gösteren Güneştekin ile dünyadaki ve Türkiye’deki sanat piyasasının nasıl oluştuğunu, alıcılar arasındaki niyet farkını ve piyasının ekonomik krizdeki halini konuştuk.

Türkiye’de sanatın Amerika ve Avrupa’daki gibi yeterince desteklendiğini düşünüyor musunuz? Yoksa sadece iç piyasanın hareketliliğine mi tanık oluyoruz?

Türkiye’de sanata erişimi hak olarak tanımlayan bir kültür sanat politikamız yok, hatta planlı bir kültür politikamız bile yok diyebilirim. Odağına sanatın üreticileri kadar ve tüketicilerini de alması gereken bir kültür sanat politikasından bahsedemiyoruz. Sanat alıcısının eser alımını teşvik edilecek yasaların olmaması, sermaye gruplarının sanat eserleri ve sanatçılara destek olmak konusunda çekimser kalması bu eksiklerimizin bir sonucu. Diğer bir gösterge de kültür ve sanata erişim, katılım olanaklarının üzerinde çalışılmasının gerekliliğinin kavranamamış olması. İzleyicilerle sanat kurumları arasındaki mesafeyi azaltmayı amaçlayan, izleyicinin aktif bir biçimde sanat etkinliklerine katılmasını, izleyici deneyimini derinleştirmeyi ve profilini çeşitlendirmeyi hedefleyen politikaların gerekliliğinin farkına varılmaması.

Bir ülkenin uluslararası toplumlardaki saygınlığı kültür ve sanata verdiği destekle ölçülür. Gelenekler önemlidir ama bu geleneklerin yaşadığımız zamanın diline ve düşüncelerine uygun bir şekilde yeniden üretilmesi gerekir. Kültür sektörünün karar alıcılarının yaşadığı zamanın ruhuyla bu uyumu yakalayabilmiş, temsil biçimleri bağlamında dünya ile aynı dili konuşabilen sanatçılarla işbirliği yapması gerekiyor. Geçmiş zamanların kültürel materyallerini içinde bulundukları geçmişten oldukları haliyle koparıp şimdiki zamana zorla eklemeye çalıştığınızda anlaşılamıyorsunuz, daha da önemlisi bir sesiniz olmuyor.

Ahmet Güneştekin’in Yansıma ve Yeniden Doğuş adlı sergisi 15 Kasım 2018 tarihinde Macaristan’da Janus Pannonius Müzesi, Vasarely Müzesi ve Zsolnay Müzesi’nde eş zamanlı olarak ziyarete açılıyor.

Burçin Ünüvar’ın haberine göre, sanatçının pratiğine belirli temalar üzerinden özel bir bakış sunan sergi, aynı zamanda Türkiye’nin çağdaş bir sanatçısının bir sanat akımının kurucusuyla birlikte sergilendiği en kapsamlı tematik müze sergilerinden biri olacak.

Janus Pannonius Müzesi, sanatçının işlerini solo bir sergiyle sunarken, Vasarely Müzesi Güneştekin’in eserlerini op art (optik sanat) akımının kurucusu Vasarely’nin eserleriyle birlikte sergileyecek. Zsolnay Müzesi ise sanatçının seramik işlerini müzenin daimi koleksiyonuyla birlikte sunacak. Peç’in köklü müzelerinin ev sahipliği yapacağı sergi 1 Şubat 2019 tarihine kadar sürecek.

Yansıma ve Yeniden Doğuş, sanatçının optik kafesler ismini verdiği eserlerini, boyutlu tablolarını, op art tekniklerini uygulayarak çalıştığı halı ve kırkyama işlerini ve sanatçının Peç’in kardeşşehir olarak kabul ettiği Kütahya’nın seramik üretiminde dünyaca meşhur porselen fabrikasında ürettiği seramik çalışmalarını içeriyor. Victor Vasarely ve Ahmet Güneştekin gibi iki önemli çağdaş sanatçının işlerini bir araya getiren tematik sergi, her iki sanatçının eserleri arasında bir diyalog oluşturarak, bu diyaloğun doğasına ve kaynaklarına bakıyor.

Serginin küratörlüğünü Victor Vasarely’nin eserleri dahil olmak üzere Çağdaş Macar sanatında uzman sanat tarihçisi József Sárkány ve Güler Sanat’ın sanat direktörü olarak görevini sürdüren sanat tarihçisi Kemal Orta üstleniyor.

József Sárkány, Yansıma ve Yeniden Doğuş sergisini, son on yılda Milan, Kahire, Viyana, Bürüksel, Madrid, Gordes ve İstanbul’da gerçekleşen ve Vasarely’nin sanatının yeniden keşfedildiği önemli sergiler bağlamına yerleştirdiğini belirtiyor.

Güneştekin, perspektif bozulmalarıyla oluşturulan formların üç boyutlu etkisini artırmak için Vasarely’nin op art işlerinde kullandığı teknikleri uyguluyor. Formu, renk kontrastlarını ve tonların karşıtlıklarını kullanarak dönüştürüyor. Sárkány’a göre, her iki sanatçının uyguladığı yöntemler arasında önemli bir farklılık var. Vasarely geometrik optik yanılsamalarını oluşturmak için düz yüzeyler ve homojen renklerle çalışırken, Güneştekin renk noktaları içinde son derece zengin yüzeyler yaratıyor. Vasarely’nin işlerindeki amaç, izleyicinin gözünü, yanıltıcı boşluklar, belirsiz durumlarla kışkırtmak olan yaratıcı kompozisyonlar.

Sárkány, Güneştekin’in sanatının ise evrensel bir doğası olduğunu söylüyor; insanlığın en temel sorusuna, yaşamın kaynağıyla ile sorularına bakıyor ve algı oyunlarını daha farklı biçimlerde uyguluyor. İşlerine çoğunlukla kozmik, gezegensel bir alan yanılsaması hükmediyor. Böyle bir düzlemde, izleyici, birbiriyle yakından ilişkili iki tema etrafında gruplanan yaratılış ve varoluş hakkında mitolojik anlatıları keşfedebiliyor.

Vasarely’nin soyut ve geometrik işleri, hareketin optik etkileri ve kararsız, belirsiz görüntüleriyle tanımlanıyor. Bu görsel oyunları, çalışmalarında biçimsel motifler için kullanılırken, Güneştekin bu oyunları metafor olarak kullanıyor. Kemal Orta’ya göre Güneştekin’in yaklaşımı daha çok, Op art ile iç içe geçerek, figüratif soyutlama için yeni ifade biçimleri ve kendine özgü tekniği için yeni alanlar bulmaya yönelik. Çünkü op sanatını, kendi başına bir amaç değil sanatsal pratiğini genişletmenin bir aracı olarak görüyor.

Sárkány Güneştekin’in Peç’te sergilenen işlerinin yaşamın en temel sorusuna, yaratılışa cevap aradığını, eserlerinin bu nedenle entelektüel ve duygusal içeriğinin güçlü olduğunu söylüyor. En çok kullandığı renklerin kırmızı ve sarı renkler ve tonları olmasını buna bağlıyor. Çünkü bu renkler beyaz bir parlaklığa dönüşen güneşin renkleridir, aynı zamanda da yaşamın ve evrenin renkleri.

Yansıma ve Yeniden Doğuş, yaratılış ve varoluş kavramları üzerinden tinsel aşk olgusunu ön plana çıkarıyor. İşlerin sergileme mekanında yerleştirilme biçimiyle oluşturulan tematik kurgu, Güneştekin’in tek tanrılı dinlerin öğelerini, antik Yunan mitolojilerini, Anadolu ve Mezopotamya efsanelerini işlerinin örüntüsüne dönüştürme yöntemine dair yeni bir bakış sunuyor. İzleyicilere, Güneştekin’in işlerindeki optik yanılsama düşüncesinin geçirdiği dönüşüme ve böylece Op art hareketine olağanüstü bir açıdan ve farklı dünyalardan bakması için bir olanak sunuyor.