Türkiye Kızdırmak İçin Mi? ABD, 3 PKK’lı teröristin başına 12 milyon dolar

ABD; Murat Karayılan için 5 milyon dolara, Cemil Bayık için 4 milyon dolara, Duran Kalkan için de 3 milyon dolara kadar ödül verileceğini açıkladı. M

Beni Çalışmışlar,Tuzaklarında Düştüm
Hayattaki En Önemli 5 Şey – Bunları İzini Kaybetmek İstemezsiniz
Where to Sell Your Research Paper For Sale

ABD; Murat Karayılan için 5 milyon dolara, Cemil Bayık için 4 milyon dolara, Duran Kalkan için de 3 milyon dolara kadar ödül verileceğini açıkladı.

Murat Karayılan
2013 yılında PKK’nın silahlı kanadı olan Halk Savunma Güçleri’nin (HPG) başına geçti.

Cemil Bayık
1955 yılında Elazığ’ın Keban ilçesinde doğdu. PKK’nın 18 kurucusundan biri olduktan sonra 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası yurt dışına kaçtı.

Örgütün Suriye, Lübnan ve Kuzey Irak’taki kampları ile Avrupa büro sorumluluğunu yaptı. Sonra PKK Başkanlık Konseyi üyeliğine seçildi. Hep PKK’nın iki numaralı ismi olarak anıldı.

Murat Karayılan’ın ardından 10 Temmuz 2013’te Bese Ozat ile birlikte KCK Eş Başkanı olan Cemil Bayık, “Cuma” kod adı ile biliniyor.

Duran Kalkan
14 Ağustos 1952 tarihinde Adana’nın Tufanbeyli ilçesinde doğdu. PKK’nın lider kadrosunda yer aldı.

1980-1990 yılları arasında Almanya’da örgütün mali sorumlusu olarak çalıştı. 1988’de Düsseldorf kentinde tutuklanarak yargılandı. 1993’de Kuzey Irak’a geçerek Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusu komutanlığı ve PKK Yürütme Konseyi üyeliği görevlerini üstlendi. Daha sonra KCK Yürütme Kurulu üyesi oldu.

Duran Kalkan da 28 Ekim 2015’te İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan “en çok aranan teröristler listesinde” kırmızı bültenle aranıyor.

ABD’nin PKK liderlerinin başına ödül konması tartışılmaya devam ediyor.

Sendika.org’daki yazısında Mustafa Peköz; bunu “Ankara’yı sakinleştirme” hamlesi olarak yorumluyor ve “Washington’ın, Ankara’nın bütün itirazlarına rağmen YPG merkezli DSG’yi Suriye’de en yakın müttefik olarak görmesi, politik ve askeri olarak çok yoğun olarak desteklemesi, kamuoyunda yansıtılanın tam tersine Pentagon’un Suriye’de çekip gitmeyeceğini özetliyor” diyor.

Peköz, PKK’nin üç liderinin seçiminin de tesadüfi olmadığını belirterek PKK’nin stratejik, askeri ve ideolojik üçayağının hedeflendiğini söyleyerek şöyle devam ediyor:

“ABD bütün bunları yaparken hiç şüphesiz ki amacı, Türkiye’nin yeniden NATO ayarlarına yönelmesini ve ABD’nin bölgesel stratejisiyle uyumlu hale getirmesini sağlamaktır. Ayrıca Almanya ile Türkiye ilişkileri de bu sürecin bir parçası olarak okunduğunda, Ankara’ya yönelik izlenen politikanın AB-ABD-NATO üçlüsünün ortak bir kararı olduğu anlaşılıyor.

AKP-MHP arasındaki ilişkinin aşamalı olarak kopmaya başlamasını da bu sürecin bir parçası olarak değerlendirmek gerekir. İktidar ortağı olan ve fiilen “gölge” cumhurbaşkanı görevini üstlenen Bahçeli’nin birkaç haftadır AKP aleyhine yaptığı açıklamaların politik arka planı, birkaç ilin belediye başkanlığı olmayıp AKP’nin Suriye politikasındaki değişim sürecine girme eğilimidir. Böylelikle Ergenekon merkezli Rusya ittifakının terk edilmesinin ilk ipuçlarının oluşmaya başlaması, iktidar ortağı MHP’nin tepkisine yol açtı. ABD-AB-NATO üçlüsü bu süreci derinleştirmek isteyecekler ve bu nedenle Erdoğan’a belirli bir düzeyde destek veremeye devam edecekler gibi görünüyor.”

Washington’ın Ankara’ya yönelik atmaya başladığı her ‘pozitif’ görünümlü hamlenin arka planında Suriye stratejisinin başarılı olması yattığını ifade eden Peköz, ABD’nin Suriye stratejisinin geçici değil kalıcı olduğunu savunuyor.

“Geleneksel bölgesel politikalarında bir değişikliğe giden ABD, ilk kez devlet olmayan bir gücü stratejik boyutta askeri ve politik olarak destekledi. Washington’ın YPG merkezli DSG’yi desteklemesi, 21. yüzyıl askeri stratejisinde ciddi bir değişimi içeriyor. Bunu yaparken Kürtleri çok sevdiğinden değil, Suriye üzerinde bölgesel dengeleri değiştirmeyi esas aldığından YPG ile ittifaka yönelmeyi bir zorunluluk olarak gördü.”

Bunun temel nedeninin bölgesel haritanın yeniden şekillenmesi olduğunu söyleyen Peköz, arka planında ise İsrail’in bölgesel güvenliğinin stratejik olarak sağlanması ve enerji hatlarının yeniden düzenlemesinin olduğunu söylüyor ve ekliyor:

“Bunun askeri ve politik garantisi de Kürtlerin üzerinde yaşadığı dört devletin sınırlarının yeniden çizilmesi ve Kürdistan’ın kurulmasıdır. Çok zor görünen bu planın işlemeye başladığı görülüyor.”

Peköz, ABD’nin bu kararla Ankara’ya şu mesajları verdiğini söylüyor:

“Gerektiğinde Kandil’e karşı ortak askeri operasyonlar yapabiliriz. Hatta güçlü istihbarat desteği sunabiliriz. PKK, politik sürecin dışında kalacak ancak iç politikada Kürtlerle ilişkilerini yeniden düzenle, bir kısım politik kararlar al ve somut adımlar at. Aksi takdirde süreç tersten işler. Bütünüyle yeni bir denklem üzerinde “çözüm” sürecinin canlandırılmasının gündeme al ve ilk adım olarak Demirtaş ile Kışanak başta olmak üzere Kürt siyasetçilerin serbest bırakılmasını sağla.

PYD/YPG ile PKK arasında örgütsel bir bağ yok ve YPG benim Suriye’deki müttefikimdir. YPG merkezli DGS’ye yönelik askeri operasyonlar bana karşı yapılmış sayılır. Eğer bunda ısrar edersen askeri olarak yanıt veririz.”

Mustafa Peköz’e göre PYD’ye verilen mesaj ise şöyle:

“Suriye’de stratejik müttefikim sensin. Seni askeri, politik ve askeri olarak destekleyeceğim. Rojava merkezli Fırat’ın doğusunda, hatta Afrin’e kadar bölgeyi kapsayacak şekilde federatif bir yapı oluşturmak için uluslararası alandaki gücümü kullanacağım….PKK ile ideolojik ortaklığın olabilir ama örgütsel bağın olmamalı. PYD olarak “bağımsız” bir politik-strateji geliştir. Rusya-İran ve Şam rejimiyle ilişkilerine çeki düzen ver. Stratejik müttefikin çok değil tek olmalıdır. Böylelikle Suriye merkezli bölgesel denklemi birlikte kuralım.”

Peköz, bu kararın PKK’ye mesaj anlamı taşıdığını söyleyerek, bu mesajın da şu olduğun düşünüyor:

“İdeolojik-politik yöneliminde değişime git. PKK’nin kuruluş felsefesindeki ideolojik eğilimleri önemli oranda değiştirilerek “küresel dünyanın istediği”, “demokrat” bir çizgiye gel

Rojava’daki politik etki alanını sınırla. PYD ile ideolojik bağ devam edebilir ama örgütsel müdahaleye son ver, PYD ile Washington ilişkisine karışma.

Ankara ile ilişkilerinin yönünü netleştir. Ankara ile savaş mı esas, yoksa politik görüşmeler mi? Askeri ve politik yönelimin net olsun. Askeri seçenekse Pentagon, politik seçenekse Washington bir planlama yapacak.”

Karayılan ve Kalkan hakkında yakalama emri var

Mardin 1. Sulh Ceza Hakimliği 2016 yılında Murat Karayılan ve Duran Kalkan hakkında, “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle tasarlayarak öldürme ve yangın, su baskını, tahrip, batırma, bombalama ya da nükleer biyolojik kimyasal silah kullanarak öldürme” suçlarından yakalama emri çıkarmıştı.

ABD Dışişleri Bakanlığı ise PKK’yı 1997 yılında Göçmenlik ve Uyruk Kanunu’nun 219. bölümü uyarınca “yabancı terör örgütü” olarak kabul etmişti.

Amerikan yönetimi 2001 yılında da PKK’yı, 13224 sayılı Başkanlık Kararnamesi uyarınca “Küresel Terör Unsurları” listesine almıştı.