Ben Buradan Ayrılmam Gömün Beni Milletim’e Memleketim’e

Ben Buradan Ayrılmam Gömün Beni Milletim’e Memleketim’e

Millet kendi varoluş formuyla uzlaşmış, bu formu ve onun gereğini kabullenmiş bireylerden oluşur. Eğer ortada bu minvalde bir tartışma varsa, bireyler

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Medeniyetler İttifakını İspanyol diplomatla görüştü
Tecrübeli Hakem Olan Fırat Aydınus
Irak, aileleri DEAŞ’a katılan 188 çocuğu Türkiye’ye iade etti

Millet kendi varoluş formuyla uzlaşmış, bu formu ve onun gereğini kabullenmiş bireylerden oluşur. Eğer ortada bu minvalde bir tartışma varsa, bireylerin kendi formlarını kabullenişleri vakıasında bir problem var demektir. Bu tartışma, yani “Tarihsel ve Sosyolojik Açıdan Millet” konulu tartışma kendi varoluşumuzla kavgamızı; kendi varoluş formumuz üzerinde uzlaşamayışımızı anlatmaktadır.

Kalbim her anda milletime

En azından tartışma konusunun ilk çağrıştırdığı budur. Eğer konu, “Türk milletinin karakteristikleri” olsaydı; bu, kendimizi keşif yolculuğuna çıkmayı ifade ederdi. Bu tartışmayla sanki millet gerçeği içinde var olduğumuzu kanıtlamak, bu amaç için de tarih ve sosyolojiden yardım temin etmek ister gibiyiz. Gerçekten Türk Milleti diye bir millet varsa, bu çerçevede tartışılacak bir şey olmamalıydı.

Tartışıldığına göre, acaba Türk Milletinin varlığı şüphe konusu mudur? Eğer öyleyse bizler kimiz? Biz varız. Bizim gibi duyan, düşünen, hisseden birileri de var. Yani bilfiil sosyal olarak varolanı konuşuyoruz. Bilfiil “sosyal bir varolan”ı tartışmakla, onun belirsiz olduğunu da zımnen kabul etmiş oluyoruz. Şayet bu tartışmayı kendimiz için değil de toplumsal ortamdaki farklı algılamalar karşısında yapıyorsak, bu da en azından birilerinin bunu böyle kabul etmiş olduklarını anlatmaktadır.

Dediklerimi hülâsa ediyorum- İnsan ne ırkının, ne dilinin, ne dininin, ne nehirlerin mecrasının, ne de ısııradağla’rm istikametinin esiridir. Aklı başında ve yüreği ateşli insanlardan müteşekkil büyük ve mütecanis bir topluluk, millet denilen mânevi vicdanı yaratır. Bu mânevi vicdan, ferdin bir cemaat yararına • hakkından vazgeçmesinin gerektirdiği fedakârlıklarla
kuvvetini ispat ettikçe meşrudur, var olmak hakkına maliktir.

Ülkesinin sınırlar hakkında tereddüde düşülecek olursa, ilgili halka danışınız. Halkm bu meselede elbette söz hakkı vardır. Yüksek prensiplerinin tepesinden bizim bayağı düşüncelerimize acıyarak bakan o hata işlemezler, buna gülümsiyeceklerdir.

Memleket her şey demektir

«Halka danışmak! olacak şey mi bu?

Diplomasi ve harb yerine çocukça çareler gösteren şu cılız Fransız fikirlerine
de bakınız!» — Bekliyelim, baylar; bırakalım,m yüksek düşüncelilerin saltanat devri geçsin; kuvvetlilerin horgörürlüğüne katlanmayı bilelim.Belki, birçok semeresiz yoklamalardan sonra,
gene, dönüp dolaşıp bizim tecrübeye dayanan basit çarelerimize geleceklerdir. Gelecekte haklı
olmanın çaresi, hazan da, rağbet ‘görmemeye katlanmayı bilmektir.

Zor günler…
Duygularımız yoğun…
Düşüncelerimiz sessiz…
Hayatımız karamsarlık işgalinde…
Böyle bir gelecek mi düşlemiştik gençliğimizde?
Yıllar geçecek, karanlıklar aydınlığa dönecekti.
Şimdi karanlığın derinliğinde kaybolmaktayız.
Memleketimizi sevdik.
Haykırdık da bu sevgimizi.
Adalet istedik, hürriyet istedik, demokrasi istedik…
Vatanı sevdiğini söyleyen çoktu ama.
Orhan Veli’nin dediği gibi:
“Neler yapmadık şu vatan için… Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik…”
Son zamanlarda memleketi sevdiğimi söylersem sesim bu kavramı tepe tepe kullanan bir dolu yalancıya karışacak diye susan çok insan var.
Daha bir sürü kavram işgal altında.
Bazı kavramlara “öyle değil böyle” dediğin anda alnına tehditkâr bir damga vuruyorlar:
“Seni vatan haini!”


Vatan…
Vatanımız…
Memleketimiz…
Memleketimiz sanki artık bizim değil…
Birilerinin topraklarında kıytırık misafirlere dönüştük âdeta…
Ağzını açıp “A” desen: “Aha şu da vatana, millete, bayrağa (istediğiniz öteki kelimeleri buraya sıralayıp devam edebilirsiniz) karşı!” diye mimliyorlar.
“B” desen “Bak sen şu haine!” diye parmak sallayıp linç masalarına yatırıyorlar.
“C” desen “Cezaevi”…
Memleket cezaevi doldu. 384 ceza infaz kurumu yetmemiş. “Kapasite fazlası” 22 bin kişiyi “içeri” zorla sıkıştırmışlar. 230 bin kişi üst üste yatıyor orada. Ama merak etmeyin, 38’i bu yıl olmak üzere 2023’e kadar 228 yeni cezaevi açıp 138 bin kişilik “yeni kapasite yaratılacakmış”.
Memleket…
Memleketimiz…
Memleketimizle ilgili hayallerimiz, özlemlerimiz…
Yıllar önce Cahit Sıtkı Tarancı “Memleket isterim” diye başlayıp sıralamıştı:

“Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun.
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun.
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun.
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun.
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.”

1946’da yazılan şiirdeki bazı istekler bugün kulağa ne kadar hoş ve ne kadar “sakıncalı” geliyor, değil mi?

Bugün yazılsa “Memleket isterim” diye bir şiir, dizelerin kanatları arasında hangi istekler sıralanırdı?

Ben de memleket istiyorum…

“Mavi gök, yeşil dal”da sorun yok; gerçekten de çok güzel bir memleket bizimki, ama…
“Kardeş kavgası” olmadan olmuyor galiba…
Kavga bu memleketin alın yazısı.
Ve her yıl bir öncekinden daha fazla kavgaya ant içmiş gibiyiz…
İçerde, dışarda, her yerde kavga…
İşte benim de en çok istediğim “kavgasızlık”…

Kavgasız, tehditsiz, küfürsüz, hakaretsiz, şiddetsiz bir hayat…
“Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun” diye en başta kini, nefret makinelerini, düşmanlık söylemlerini süpürüp atalım istiyorum.
Hem “Kış günü herkesin evi barkı olsun”, hem de kanlı kavgalarla insanlar harcanmasın, içerde ve dışarda barış olsun istiyorum.
İnanç özgürlüğünün olmasını, kimsenin din ve dinsizlikle ilgili görüşleri nedeniyle rahatsız edilmemesini istiyorum.
İnsanların insanca yaşayabilmesi için bir işe, yeterli gelire, sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak fırsatlara sahip olmasını istiyorum.
Azınlıklara, zayıf olanlara, kadınlara, çocuklara, hayvanlara şiddet uygulayanların engellenmesini, engellenemezse cezalandırılmasını istiyorum.

Önümde bir yanda Dünya Mutluluk Raporu ve İnsani Gelişme Endeksi gibi uluslararası veriler duruyor…
Diğer yanda kısa süre önce sonuçları açıklanan Kadir Has Üniversitesi 2017 “Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması”…
Onları okudukça içimden o kadar çok şey geçiyor ki…
O kadar çok isteğim var ki…
Hepsini yazmak mümkün mü buraya!

“Bütün istediğin memleket için mi? Kendin için ne istiyorsun?” derseniz…
İşimi, mesleğimi yapabilmek derim.
Özgürlük isterim.