Uyuşturucu Diyarbakır’da Görmezden Nasıl Geliniyor?

Cumhur İttifakı’nı önümüzdeki yerel seçimler için bitiren af tartışmasının önemli başlıklarından biri ‘uyuşturucu’ydu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erd

Diyanet ile Siyaset Arasında Bir Alakası Var Mı?
Beşiktaş – Partizan Rövanş Maçı
Kadınlar, Yemen iç savaşı ile mücadele eden Houthi isyancıları tarafından kafelerden gizlice hapse atılıp işkence edildiler

Cumhur İttifakı’nı önümüzdeki yerel seçimler için bitiren af tartışmasının önemli başlıklarından biri ‘uyuşturucu’ydu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bahçeli’nin aylardır gündeme tuttuğu ‘af’ konusunda, önce 21 Ekim’de açılışını yaptığı Üsküdar-Sancaktepe-Çekmeköy metrosunun ikinci etabının açılış töreninde “50 bini aşkın uyuşturucu suçlusunun cezaevlerinde olduğu günlerde, biz uyuşturucuyu affeden bir iktidar olarak mı anılacağız? Af, ne affı” diye bir çıkış yapmıştı.

Ardından da partisinin 23 Ekim’deki grup toplantısında bu sözlerin arkasında olduğunu yineleyerek, kelimesi kelimesine şunları söylemişti:

“Biz devlet olarak uyuşturucu baronları ile de mücadele ettik torbacılarla da mücadele ettik ve etmeye devam ediyoruz.”

Erdoğan’ın bu sözlerine Bahçeli çok sert tepki vermiş ve Erdoğan’ı adını vermeden demagoji yapmakla suçlamıştı. Bahçeli, Twitter hesabından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştı:

“Partimizi zan ve töhmet altında bırakmak asla doğru değildir. MHP’yi yüzeysel ve üstünkörü bir şekilde uyuşturucuyla, uyuşturucu suçuyla yan yana getirmek şayet art niyet değilse, kesinlikle isabetsiz ve itibarsız bir isnattır. Şartlı ceza indirimiyle ilgili teklifimizi uyuşturucu temeline indirmek, tahrip ve tahrif etmek fahiş bir yanlış, fuzuli bir demagojidir.”

Ardından yaşananları bütün kamuoyu biliyor. Her ne kadar ‘Cumhur İttifakı’nın genelde sürdüğü söylense de, önümüzdeki yerel seçimlerde iki partinin rakip olacağı Bahçeli ve Erdoğan tarafından “Herkes kendi yoluna” açıklamalarıyla teyit edildi.

Bugün başlattığımız yazı dizimizde Cumhur İttifakı’nı bitiren konulardan biri olan ‘uyuşturucu meselesi’nde gerçekte nelerin yaşandığına bakalım istedik. Gerçekten iktidar uyuşturucu ile mücadele ediyor mu?

“Uyuşturucu baronlarıyla da, içenlerle de mücadele ederiz” söylemi bir taktik mi? Yoksa uyuşturucu, İslamcı iktidarın zaman zaman ve bölgesel olarak görmezden geldiği bir mevzu mu? Yazı dizimizin ilk haberi Diyarbakır’dan.

Diyarbakır’da çatışmalı sürecin başlamasıyla, sadece gençlerin değil, evli çiftlerin, beyaz yakalıların, hatta çocukların yaygın olarak kullanmaya başladığı uyuşturucu sorunu ile ilgili kullananlar ve satıcılarla görüştük.

Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi’nin (EMCDDA) 2018 yılında hazırlanan raporuna Türkiye tarafından sunulan belgelere göre, Türkiye’de uyuşturucu kullanımına bağlı ölümlerde 2012 yılında itibaren ciddi oranda bir yükseliş yaşanıyor.

Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı tarafından 2017 yılında açıklanan verilere göre ise 2017 yılında yaşanan toplam olay sayısı 118 bin 482 olurken, bu olaylarda toplam 170 bin 175 kişi hakkında işlem gerçekleşmiş.

Veriler; Türkiye’nin uyuşturucu maddelerin Avrupa ülkelerine geçişinde kullanılan güzergâhlardan biri olmanın yanı sıra, yaygın olarak kullanıldığını da ortaya koyuyor. Tartışılan bir diğer konu ise kimi bölgelerde uyuşturucu kullanımına göz yumulduğu, yaygınlaşması karşısında tam anlamı ile refleks gösterilmediği. Bu bölgelerin başında Kürt illeri geliyor.

Diyarbakır’ın en işlek semtlerinden olan Ofis’te yer alan esnaflar arasında sık sık konuşulan konular arasında bazen yanı başlarında bazen ise birkaç apartman ötelerinde yer alan kafelerde uyuşturucu hap satışının yapılması yer alıyor.

Öyle ki yine Ofis’te Sanat Sokağı yakınlarında bulunan ve güvenlik güçleri tarafından sıkı biçimde korunan önemli bir yerde bulunan büyük bir kafenin uyuşturucu madde temini, fuhuş pazarlığı ve günlük kiralık ev konusunda herkes tarafından bilindiği, ancak herkesin sessiz kaldığı herkesin bildiği bir gerçek.

Kafenin adının sık sık sohbetlerde geçmesi üzerine bölgede yaptığımız ve üç gün süren incelemede kafenin yüksek giderlerine rağmen, müşteri potansiyelinin bulunmadığını ve kafeye giriş yapanların çevrelerinde uyuşturucu kullanan şahıslar olarak bilindiği bilgisini ediniyoruz. Aynı kafede fuhuş pazarlığı yapıldığına ilişkin bilgi ise, daha önce kafenin sahibi ile günlük kiralık ev konusunda görüşen iki ayrı yurttaş tarafından aktarılıyor.

Esrar ve kubar (bir tür esrar), bölgede uzun süredir kullanımının yaygın olduğu maddelerdi. Şimdi bunlara bonzai ve eroin de eklenmiş durumda. Bonzaiye bağlı ölüm ve intihar sayılarının arttığı bilinen şehirde, en küçük ilçelerde bile bu nedenle yaşanan ölüm ve intiharlara ilişkin soruşturmaların devam ediyor.

Çatışmalı süreç ve baskı politikaları sonucu politize olan gençlerin Diyarbakır sokaklarındaki etkinliğini yitirmesi ile birlikte hızla yükselişe geçen eroin kullanımındaki artış, Diyarbakır’da 100’den fazla sivil toplum örgütünün yer aldığı Amed Uyuşturucu Madde Bağımlılığına Karşı Mücadele biriminde çalışanların kayyum tarafından işten çıkarıldığı tarihle çakışıyor.

Uyuşturucu satışının aleni olarak gerçekleştirildiği iddiaları üzerine kullanıcılar ile görüşme yapmak ve kendilerini görüntülemek için Diyarbakır’da uyuşturucu maddelerin kullanıldığı bilinen alanlardan birine gidiyoruz.

Diyarbakır’ın Fiskaya semtinde bulunan ve şehrin özel yerleri arasında yer alan Hevsel Bahçeleri’ne inerken, Fiskaya’nın dar sokaklarından geçtiğimiz sırada altı kişilik bir grubun gizlenme ihtiyacı duymadan yol üzerinde esrar içtiklerini görüyoruz.

Yanlarından geçerek indiğimiz Hevsel Bahçeleri’nde ilk göze çarpan durum madde alımında kullanılan malzemeler oluyor. Malzemelerin yoğunlaştığı bir alanda rastladığımız şık giyimli 30’lu yaşlarındaki bir genç varlığımızdan rahatsız olmadan esrar içmeye devam ediyor. M.S. isimli genç, yüzünün ve adının gizlenmesi şartı ile konuşmayı kabul ediyor.

M.S., uzun süredir esrar kullandığını, yaklaşık iki yıldır da Diyarbakır’da yaygın kullanılan uyuşturuculardan olan bonzaiye başladığını söylüyor. Maddelere ulaşım konusunda sıkıntı yaşamadığını, hiçbir satıcının kendisini geri çevirmediğini dile getiriyor. Geçtiğimiz yıllarda uyuşturucu maddelere ulaşımın kolay olmadığını, çatışmalı süreç ile birlikte durumun değiştiğini aktaran M.S. şunları söylüyor:

“2013 ile 2015 yıllarında satıcılar korkuyordu, mahalle aralarında gençler çok fazla satıcıyı dövdüler. Bağlar’da kapısını çalıp esrar aldığım insanlar, ‘Yasak, satamıyoruz’ demeye başlamıştı. Ama ne zaman ki çatışmalar başladı, o gençler ortadan kayboldu. Geçmişte Bağlar’da olan satıcı sayısı şimdi iki katına çıktı.

Evinde, arazisinde eken bile var, kimse karışmıyor artık satıcılara. Bize de karışan eden yok. Bir defasında sokak arasında içerken yanımızdan polis geçti ve hepimiz panikledik, ama görmezden gelerek yollarına devam ettiler. Bazen bilinçli olarak ses çıkarmadıklarına inanıyorum. Ben siyaseti bilmem, uğraşmam da ama işsizlik, baskılar bizi bu hale getirdi. Bonzaiden aklını yitiren arkadaşlarımız bile var, ama biz içmeye devam edeceğiz.”

M.S’nin bu sözleri üzerine, Bağlar sokaklarında satıcılar ile bağlantı kurmak amacıyla görüşmeler gerçekleştiriyoruz. Konuşmayı kabul eden satıcılardan biri dört gün boyunca güven ilişkisi kurmak adına aracılar ile bizler hakkında bilgi aldıktan sonra, Bağlar dışında bir yerde görüşme teklifimizi kabul ediyor.

Tedirgin tavırlarla buluşma yerine gelen satıcı, Diyarbakır’daki uyuşturucu kullanımı ve buna göz yumulmasına ilişkin oldukça çarpıcı bir cümle ile söz başlıyor:

“Diyarbakır’da kullanılmayan uyuşturucu türü kalmadı.”

 

Son yıllarda özellikle gençler arasında esrarın sıradanlaştırıldığını, iş sahibi kadın ve erkekler ile öğrenciler arasında kullanımının yaygınlaştığını belirtiyor. Çocuk sahibi olan çiftlerin dahi uyuşturucu kullandığını dile getiren satıcı şöyle devam ediyor:

“Dost meclisinde sohbet ederken ‘Bir cigara içelim’ diyenler bile var ki bu insanlar varlıklı veya eğitimli insanlar, aralarında tanınan insanlar bile var. Esrar fazlasıyla sıradanlaştı, 18 yaşının altına kadar indi. Bonzai içen gençler de var ve bunlar zaten bir süre sonra hap kullanmaya da başlıyorlar. İntihar edeni de oluyor tedavi olanı o kadarını bilmem, ama son zamanlarda kullanım çok rahat.

Diyarbakır’da eroin kullanımı olmazken, şimdi onun kullanıldığını bile biliyorum. Eroin kullananlar hırsızlık da yapıyor gasp da; ama asla eroin kullandıkları için yakalanmıyorlar, hırsızlık yaparken yakalanırlarsa orası ayrı.

Devlet tarafından göz yumma durumu var, gözlerine soka soka yapmadıkları sürece görmezden gelme var. Bir aralar burada gençler vardı, Sur’da ve Bağlar’da satan insanları dövüp, mallara el koyuyorlardı. Ama son zamanlarda onlar kalmadığı için, satıcıların sayısı arttı.

Satanların çoğunun adresi, ne sattıkları filan bilinir; bazen toplarlar bazen karışmazlar. Benim anladığım bu aralar içen içsin, bizden uzak dursun düşüncesi ile hareket ediliyor.”

Kürt kentlerinde, uyuşturucunun bir devlet politikası olarak yaygınlaştırıldığı iddiası yeni bir iddia değil. Daha önce de defalarca, özellikle Kürt hareketine yakın olan mahalle ve ilçelerde okul önlerinden ve internet kafelerden başlayan ağlar sık sık gündeme gelmişti.

Ahmet Sümbül’ün ‘Güneydoğu’da fuhuş’ isimli kitabında yer alan bilgilere göre; 2000’li yıllara doğru Diyarbakır sokaklarında mantar gibi büyüyen pastaneler hem uyuşturucu hem de fuhuş merkezleri olarak anılmış, bu pastaneler, molotoflu ve bombalı saldırıların da hedefi olmuştu.

Gençlerin politize olmasının önünü kesmek amacıyla göz yumulduğu savunulan uyuşturucu ve bağımlılık yapıcı madde kullanımında, 2016’da çocuklar 5 ila 7.5 TL arasında değişen fiyatlarla hap bulabiliyordu.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı’nın 2015’te yaptığı “Diyarbakır İli Madde Kullanımı Riski Alan Araştırması” da bunu kanıtlamıştı. Araştırmada, kentte esrar kullanımının 10 yaşına kadar düştüğü ortaya çıkmıştı.

Uyuşturucunun yaygın olduğu kentlerden Van’da konuya ilişkin araştırma yapan SES Van Şube başkanı Cengiz Paycu, birçok gencin ve çocuğun güvenlik güçlerinin eliyle “eyleme katılacağına madde kullan” mantığıyla uyuşturucuya yönlendirildiğini iddia etmişti.

Paycu, sadece Van merkezde yaklaşık 15 bin civarında uyuşturucu bağımlısı ve kullanıcısının olduğunu açıklamıştı. Van’da, kız çocuklarında uyuşturucu yaşının 15-20 arasında değiştiği ve uyuşturucuya paralel olarak fuhşun da arttığı belirtilmişti.

Resmi verilere göre, sınır kentlerinden Urfa’da ise 10 bine yakın uyuşturucu kullanıcısı var. Uyuşturucu kullanım yaşının 11’e düştüğü ve 1 yıl içerisinde 2 bin’in üzerinde çocuğun hakkında uyuşturucu kullanımı ve satmaktan dolayı işlem yapıldığı Urfa’da, çocuklara torbacılığa yönlendiriliyor.