İslam’ın sıkıntılarının kaynağı İslami teori

İslam’ın sıkıntılarının kaynağı İslami teori

İslam  .  Saadet Partisi, TV5’te program yapan Çağlar Cilara’nın son programını, konuğu CHP İstanbul Beyoğlu Belediye Başkan adayı Alper Taş LGBT hakl

AKP’nin başarsız politikasından yüzünden çok kayıp etti
Huawei krizi ABD ile Çin’in soğuk savaşı mı?
İsrail’den Gazze’ye iki hava saldırısı.

İslam  .  Saadet Partisi, TV5’te program yapan Çağlar Cilara’nın son programını, konuğu CHP İstanbul Beyoğlu Belediye Başkan adayı Alper Taş LGBT haklarından bahsettiği için “hassasiyetleri” gerekçe göstererek yayından kaldırdı. Cilara’nın da işine son verildi.

Baskı ve yasaklara tepki gösteren Saadet Partisi’nin demokrasi ve özgürlük sözü, 40’ını çıkaramadan yalanlanmış oldu. Kendi iktidar alanında kendi kurallarını uygulayacağını ve kendisini rahatsız eden görüşlere izin vermeyeceğini gösterdi.

Gökhan Bacık ile konuşmamıza bu konu ile başladık. Bacık, Türkiye’nin son beş-altı yılda yaşadığı sıkıntıların sadece AKP iktidarından kaynaklandığına inanan geniş kesimler olduğunu belirtti: Aslında İslam’ın sorunları iktidardakilerin yanlış uygulamalarından kaynaklanıyor.

Oysa Saadet Partisi’nin son kararı gösteriyor ki, sorun İslami teoride. Bu konuyu sadece AKP veya Saadet Partisi’nin bağlarsak yanılırız. Elimizdeki İslami teoriyi biz herhangi birine verirsek, buradan LGBT’nin haklarını savunacak bir siyaset çıkmaz. Bu sadece LGBT haklarını inkâr değil, bunun tartışılmasına izin vermemek.

Müslümanların bu olaylardan yola çıkarak şunu görmesi lazım: Eldeki teoride bir problem var. Burada şunu anlamak istemiyor insanlar. İslamiyet dediğiniz şeyin teolojisi, ahlakı insan ürünüdür. Hanefi, Şafi mezhebini kuranlar hep insanlardı.

Sünni dünyanın en önemli teorisini kuran kişi Ebu’l Hasan el-Eş’ari, önce Muntezili idi. Bir bunalıma girdi, kitap yazdı, değiştirdi fikirlerini. Ve onun yazdığı kitap bugünkü şartlarda kabul edilmesi mümkün olmayan görüşler içeriyor ve bu kitap Sünni düşüncenin tabanını oluşturuyor. Dolayısıyla burada, teoride bir problem olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

Buradan bakarsak, bugünkü teoride LGBT bireylerin haklarını, bir kadın veya erkek gibi kabul edecek bir İslam düşüncesi çıkamaz. Bugün TV5’te veya AKP uygulamalarından gördüğümüz uygulamalar çıkar. Zorlasak zorlasak hoşgörü çıkar. Kenarda köşede yaşamalarına izin vermez. İslam’ın bu yorumunu icat eden Saadet Partisi değildir.

“Batı ile aradaki fark burada çıkıyor” diyen Bacık, bu konuda Londra gibi kimi büyük kentlerin belediye başkanlarının Müslüman olmasını örnek gösteriyor ve soruyor: “Bursa’da bir Hristiyan, bir Yahudi hatta bir Alevi aday olabilir mi?”

İslam, çağdaş dünyanın bir parçası olacaksa, önümüzde iki ihtimal var: Ya Müslümanlar sekülerleşip bu teoriyi unutacaklar ya da bu teoriyi değiştirecekler. Bu teoriden başka bir uygulama çıkmaz.

Toplumu etkileyecek Müslüman kanaat önderleri, önlerine kendi açılarından sıkıntılı bir konu geldiği zaman geleneksel İslami teoriyi bükmek istemiyorlar.

Bu program ve gelişmeleri gözümüzün önünde olduğu için rahatsız oluyoruz ama Anadolu’da hayat böyle. Hatta seçkin sekülerlerin çektiği filmlerde, dizilerde cinsel tercihi farklı insanların hala bir komedi unsuru olarak görüyoruz. Burada hem bir kültürel öğe var, hem de İslam teolojisi var.

İnsanların şunu anlaması gerekiyor. İslam düşüncesi denilen şey, gökten “Bakın size A’dan Z’ye kadar yazdık” diye gönderilmiş bir şey değildir. Bunu bir adam oturmuş böyle yorumlamış. Sorun şu: Bugünkü şartlara göre, bu böyle mi kalmalı yoksa değiştirilmeli mi?

İnsanların görmesi gereken, bu İslami yorumun kutsal tarafı yok; insan ürünü. Eşari, Gazali oturmuş yazmış bunları. Bu değiştirilebilir. İnsanlar bunu kutsal sanıyorlar. Mesela Maturidi’nin kitabında yer çekimiyle ilgili bölüm yanlış, kâinatla ilgili bilgileri kısıtlı. O dönemde bildikleriyle dini yorumlamışlar ve çoğu bildikleri yanlış. Dolayısıyla insanlar bunu yorumlamış. Bunu bugünkü bilgiyle değiştirmezseniz, güne uyum sağlayamazsınız.

Bugünkü İslam’ın yorumu nedenselliği anlamıyor, kader deyip çıkıyor. Bugünkü İslam yorumları bilimsel devrimleri ıskalamıştır. Mesela Said-i Nursi, bilimle dini bir araya getirme iddiasında ama çağının en büyük bilim insanı Einstein’ı bilmiyor. Bunları bilmediği için eski medrese bilgisiyle yorum yapıyor.

Mesela “Güneş kâinatın lambasıdır” diyor. Böyle bir şey olabilir mi? Güneş bırakın kâinatı, Samanyolu’nu aydınlatamayan bir yıldız mesela.

Yenilikçi İslami hareketlere bakarsak, Pakistan’dan Mısır’a, oradan Gülen Hareketi’ne bu temel soruna dokunmamaktadır. İran devlet anayasası gibi: O anayasa, İran devleti kadın haklarına, çocuk haklarına falan saygılıyız der ama ekler: İslam’ın çizdiği sınırlar içinde.

COMMENTS

WORDPRESS: 0
DISQUS: 0